Öyle bir renk düşünün ki, formülünü öğrenmek isteyen Avrupalı devletler peşinden koştu. Avrupa’da da üretilebilsin diye ödüller bile kondu. Edirne Kırmızısı, sadece bir renk değil; dünyanın çözmeye çalıştığı bir sır, bir efsaneydi. İşte bu yüzden formülü titizlikle saklandı. Peki, neydi Edirne Kırmızısı’nın sırrı?
Yazımıza başlamadan hatırlatalım. Eğer Edirne planlarınız varsa, çok daha fazla hikayeyi Piri Guide sesli tur uygulamasında bulabilirsiniz.
Edirne’den Fransa’ya Yolculuk
Edirne Kırmızı, 15. yüzyılda Edirnekâri ustaları tarafından kullanılmaya başlanmış. Edirnekâri, ahşabın renkli motiflerle bezendiği bir zanaat. “Edirne İşi” olarak da biliniyor, çünkü ortaya çıktığı yer orası. Tabii daha sonra Anadolu’daki atölyelerde de uygulanıyor. İşte bu işi yapan Edirneli ustaların kırmızısı bildiklerimizden biraz farklı. Öyle kalıcı ki güneş görse de yıkanıp durulansa da solmuyor. Bu nedenle de saray duvarlarını, padişah kaftanlarını ve en kıymetli kumaşları süslüyor. Mesela Sultan IV. Mehmet’in Edirne’deki sarayında bu kırmızıya bolca yer verdiği biliniyor. Ziyarete gelen misafirler saraydan akıllarında işte bu kırmızıyla ayrılıyor.
Hikâyenin ilginç kısmı da Edirne Kırmızısı’nın Osmanlı sınırlarını aşmasından sonra başlıyor. Fransızlar ve İngilizler bu rengi öylesine benimsiyor ki kumaşlarını boyatmak için Osmanlı’ya gönderiyor; bir yandan da bu eşsiz tonu Avrupa’da üretmenin yollarını arıyor. Hatta Fransız sanayici Édouard Delamare-Deboutteville Edirne Kırmızısı’ndan “sırrı çözülmesi zorunluluk haline gelen renk” diye bahsediyor. Çünkü Fransa’da pamuk üretimi artıyor ve Edirne Kırmızısı pamuklu kumaşa çok ama çok iyi tutunuyor.
Avrupa’nın farklı şehirlerinde atölyeler kuruluyor, hatta diğer milletlerin önüne geçmek için sahte reçeteler dolaşıma sokuluyor. Ancak sonuç değişmiyor, Avrupalılar ya tonu tutturamıyor ya da boyanın kalıcılığını sağlayamıyor. Edirneli ustaların formülü giderek tüm dünyanın çözmeye çalıştığı bir gizeme dönüşüyor. Ve işler casusluk düzeyine varıyor.
Avrupa’daki ilk Edirne Kırmızısı üretimi 1740’larda Fransa’da gerçekleşiyor. Önceleri Türk Kırmızısı olarak bilinirken daha sonra üretildiği yerin adıyla yani Rouge de d’Andrinople olarak anılmaya başlıyor. Adrianople – yani Hadrianopolis – Edirne’nin Roma dönemindeki adı. 2. yüzyılda Roma İmparatoru Hadrianus kenti yeniden kurduğu için onun adıyla anılıyor.
Son Durak: İskoçya
Büyük çabalar – casusluklar, dolaplar ve yüzlerce deneme yanılmadan – sonra nihayet Edirne Kırmızısı Avrupa’daki atölyelerde üretiliyor. Hatta İskoçya’da büyük bir üretim tesisi kuruluyor. O günden sonra, bu eşsiz kırmızı, güç, ihtişam ve kaliteyle özdeşleşiyor. Ancak bu çok uzun sürmüyor. 19. yüzyılda doğadan elde edilen boyalar, yerini sentetik boyalara bırakıyor. Pek çok renk gibi Edirne Kırmızısı da tarihe karışıyor.
Ve sonra uzun süren sessizlik, yine İskoçya’dan bozuldu. Edinburgh Üniversitesi ve İskoçya Ulusal Müzesi, “Turkey Red” projesiyle bu eşsiz rengin izini sürdü. Arşivlerdeki desen kitapları, kumaş örnekleri ve ticaret kayıtları tarandı. 2017’de ise Trakya Üniversitesi, Edirne’ye ait eski bir kaynağa – “Andrinople Le Rouge Magnifique” adlı kitaba – ulaştı. Bu kitap Trakya Üniversitesi tarafından detaylıca incelendi. Ardından Edirne Kırmızısı’nı hayata döndürme çalışmaları başladı.
Edirne Kırmızısı'nın Sırrı
Edirne Kırmızısı, Rubia tinctorum adlı bitkinin köklerinden elde ediliyor. Bitkinin boya üretimine hazır hale gelmesi için 3 yıl gerekiyor. Anlayacağınız nazlı bir renk Edirne Kırmızısı, görünür hale gelmek için sabır istiyor.
Günümüzde bu süreyi 1,5 yıla düşürebilmek için laboratuvar çalışmaları devam ediyor. Araştırmalar Edirne Kırmızısı’nın geçmişte en az 17, en fazla 38 aşamadan geçirilerek hazırlandığını gösteriyor. Bugün bu sayı 22. Belki de Avrupalıların bu sırrı yıllarca çözememesinin sebebi de buydu: sabırla işlenmiş bir zanaatin taklit edilemezliği.
Edirne Rehberiniz Hazır
Edirne Kırmızısı, sadece bir renk değil; sabrın, ustalığın ve kültürel hafızanın simgesi. Bu özel şehrin izini sürmek isterseniz, Piri’de sizi bekleyen iki Edirne rotası var:
- Mimar Sinan’ın İzinde: Edirne denince Sinan, Sinan denince ‘’ustalık eserim’’ dediği Selimiye… Sinan’ın izinde Edirne’nin mis kokulu sokaklarında yürümeye, Osmanlı’ya payitahtlık etmiş bu kentte tarihin izlerini keşfetmeye hazır mısınız?
- Meriç’in Kıyısı: Doğduğu Balkan topraklarının kültürünü de suyuna katıp getiren Meriç Nehri’nin can verdiği topraklarda dolaşacaksınız.
Rotaları keşfetmek için Piri Guide uygulamasını indirmeyi unutmayın!
Edirne yolculuğunuza başlamadan önce biraz daha okumak, en güzel duraklarını keşfetmek isterseniz, Edirne gezi rehberimize de bakabilirsiniz.