“Ayrıldığınızda sürekli aklınıza gelecek ve o zaman büyüsünü hissedeceksiniz.”
İşte Fareler ve İnsanlar’ın yazarı John Steinbeck, Amalfi’den böyle bahsetmiş.
Amalfi gerçekten de büyülü bir enerjiye sahip. Güneş kokan, Akdeniz’in buluştuğu ve limon kokusunun her tarafı sardığı bir coğrafya. Yeryüzündeki cennet diye boşuna dememişler. Her detayı ayrı güzel bu şehrin. Lezzetleriyle, sokaklarıyla ve insanlarıyla çok renkli bir yer. Bu arada Amalfi’den etkilenen tek kişi Steinbeck de değilmiş. Söylenene göre ünlü İngiliz yazar Virginia Woolf, Amalfi kıyılarındaki Villa Cimbrone’de konaklamış. Dalgalar isimli kitabının adı da işte buradan geliyormuş.
Yazıya başlamadan önce hatırlatalım: Amalfi’yi adım adım kişisel ve dijital tur rehberinizle gezmek için Piri Guide mobil uygulamasını indirmeyi unutmayın! 
Amalfi Nerede?
Amalfi, Güney İtalya’da bulunan Salerno bölgesindeki ünlü bir kıyı. Aynı zamanda Campania’nın bölgesel başkenti. Roma ile Milano’dan sonra da İtalya’nın büyük üçüncü şehri. 1997’den beri de UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor.
Amalfi’ye Nasıl Gidilir?
Türkiye’den Amalfi’ye gitmek isteyenler çoğunlukla ya Roma ya da Napoli’de iniyor. Roma’yı gezip öyle Amalfi’ye geçeyim diyorsanız Roma’da inebilirsiniz. Ancak bölgeye 60 km uzaklıktaki Napoli Amalfi’ye çok daha yakın. Napoli ve İstanbul arası uçuş ise 1 saat 30 dakika sürüyor. Havaalanından geçiş yapmak için taksi veya otobüs kullanabilirsiniz. Napoli Capodichino Havaalanı’ndan Amalfi’ye özel transfer otobüsleri de mevcut.
Sorrento’dan Amalfi’ye giden otobüslere binme şansınız da var. Bir başka ihtimal ise Salerno üzerinden geçiş yapmak. Ben feribotçuyum diyenler de ellerini çabuk tutsun, bilet bulamama ihtimaliniz var. Zaten Amalfi’deki feribotlar her dönem, özellikle de kış aylarında çalışmıyor. Gezinizi buna uygun ayarlamakta fayda var 😊
Amalfi’ye Ne Zaman Gidilir?
Amalfi’nin yemyeşil manzarasını güzel bir havada, kalabalıktan uzak geçirmek isteyebilirsiniz. O zaman turist yoğunluğunun daha az olduğu Mayıs ve Eylül ayları tam sizlik. Bu dönemlerde hava derecesi genellikle 20-25°C. Gündüz yazlık kıyafetlerle gezmek mümkün. Ancak akşam gezintileri için biraz daha kalın kıyafetler almanız gerekebilir. Aramızda Amalfi’nin masmavi sularının tadını çıkarmak isteyenler varsa Mayıs ayında denizin serin olduğunu söylemeliyiz. Kalabalık sizin için bir problem değilse yaz döneminde suyun tadını çıkarmak için gelebilirsiniz.
Amalfi Mutfağı: Peynir Severlerin Dikkatine!
Mozzerallanın doğduğu topraklarda, İtalya’dayız! Buraya kadar gelmişken tabii ki mozzerallanın tadına bakacaksınız, bundan eminiz. Ama gerçek bir peynir sevdalısıysanız yemeniz gereken iki peynir çeşidi daha var:
- Provolene del Monaco
- Lattari Dağları’nda üretilen keçi peyniri
- Limoncello – İtalya’nın en çok tüketilen ikinci likörü
Bir de Minori’nin ünlü makarnası Ndunderi var tabii. UNESCO’ya göre Ndunderi, dünyanın en eski makarna çeşitlerinden birisi. Buna aslında İtalyan mantısı da diyebiliriz. Peynir komasına girmeden önce İtalya’da bir makarna yeseniz fena olmaz sanki 😊
Amalfi Gezilecek Yerler
Amalfi’nin renkli dünyasına girmeye hazır mısınız?
Amalfi’de mutlaka görmeniz gereken yerleri altta listeledik. Ancak çok daha fazlasını Piri mobil uygulamasında bulabileceğinizi hatırlatmış olalım. Piri mobil uygulaması, size Amalfi için en güzel rotaları sunuyor, konumunuzu algılıyor ve neredeyseniz oranın hikayesini otomatik anlatmaya başlıyor. Size sadece kulaklığınızı takmak ve rotayı takip etmek kalıyor. Tamamen sizin keyfinize ve hızınıza göre hareket eden kişisel mobil tur rehberinizi indirmeden Amalfi’yi gezmeye başlamayın!
Museo Diocesano di Amalfi
Burası bir Orta Çağ Bazilikası ancak adı Haç Bazilikası olarak da geçiyor. Uzunlamasına dikdörtgen bir yapı. Yapının şeklini içeri girince çok daha iyi görebiliyorsunuz. Diocesano Müzesi, bir azizenin röliklerini yani kemikleri de dahil değerli eşyalarını içeriyor. 19. yüzyılda röliklerin burada saklandığını duyan bir prens Amalfi’yi birbirine katmış ve bazilikayı yakmış. Papalığın yardımı sayesinde tekrar inşa edilmiş. 1990’larda ise bir müzeye çevrilmiş.
İçerisinde onlarca eser saklı ancak en dikkat çekeni ve en değerli olanı 14. yüzyıldan kalma bir piskopos başlığı. Bunun yanı sıra görüntüsü nedeniyle biraz ürkütücü bulabileceğiniz rölik muhafazaları da mevcut. Bu baş şeklindeki 3 muhafaza bir vitrinin içinde sergileniyor.
Pasticceria Pansa Amalfi
1830 yılında Andrea Pansa tarafından kurulmuş. Günümüzdeki işletmecileri ise Andrea’nın beşinci kuşak torunları. Yani gördüğünüz üzere aile burayı bırakmamış ve çok güzel bir şekilde korumuş. Amalfi’ye gitmiş birisine rastlar ve öneri almak isterseniz çok büyük ihtimalle Pasticceria Pansa adını duyacaksınız. Çünkü burası herkesin önerdiği ve bayıldığı bir kafe. Amalfi lezzetlerini tatmak istiyorsanız bizce buraya kesinlikle uğramalısınız.
Gittiğinizde yer bulamama ihtimaliniz çok yüksek. O yüzden tatlınızı alıp katedralin merdivenlerine geçin ve orada tatlınızın keyfini çıkarın. Bizim önerimiz limonlu bir şeyler almanız, yanına da bir kahve alacağınızı düşünüyoruz. Sonuçta Espresso ve Cappuccino’nun ana vatanındasınız!
Museo della Carta
Museo della Carta yani Kâğıt Müzesi. Burası oldukça küçük, mütevazi bir bina. Hatta biraz arada kalmış bir yer olduğu için dikkatinizi hemen çekmeyebilir. Ama uğramanızı öneririz çünkü müze sizi muazzam bir tarihi yolculuğa çıkarıyor. Bina aslında 13. yüzyıldan kalmış bir kâğıt imalathanesi. Geçmişte buranın enerjisi alttan akan derenin değirmenleri döndürmesiyle sağlanıyormuş. Bu değirmenler şu an hala çalışır bir vaziyette. 1960’lara kadar kâğıt üretimi devam etmiş. Fakat ticaret ve üretimde sıkıntılar çıkınca kapanmış. 1970’te ise bir müzeye dönüştürülmüş.
Atrani
“Dolce far niente”
Hiçbir şey yapmamanın güzelliği. İtalyanların bu deyimini başta tembellikle bağdaştırıyor insan. Ama dolce far niente yoğun tempodan kurtulduğunuz, hiçbir şey ama gerçekten hiçbir şey yapmadığınız o zaman dilimini tanımlıyor. Sadece siz ve düşünceleriniz. Sadece siz ve deniz. İşte Atrani, bu deyimi gerçek hayatta deneyimleyeceğiniz en güzel yerlerden biri. Atrani’ye gelin, şezlonga uzanın ve kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey yapmayın!
Biraz dolce far niente anından sonra Atrani’yi gezmeye başlayabilirsiniz. Bölge aslında oldukça küçük ve geçmişi M.S. 1. yüzyıla dayanıyor. Eskiden Roma villaları varmış ancak 79’daki yanardağ patlamasından kent oldukça zararlı çıkmış. Zaten Atrina, antik kent Pompeii’den yalnızca 1 saat uzaklıkta.
Ravello – Villa Cimbrone
İşte Virginia Woolf’un konakladığı Villa Cimbrone burası. İçeri yuvarlak kemerli bir kapıdan giriyorsunuz. Ve girdiğiniz an Amalfi’ye neden “Yeryüzündeki Cennet” denildiğinin canlı bir kanıtını görüyorsunuz. Etrafınız üzüm bağları ve antik dönem heykelleriyle dolu (bunlar tabii ki replika). Villanın 11. yüzyılda inşa ettirildiği düşünülüyor. İlk sahipleri de aristokrat bir aileymiş.
Burası günümüzde 5 yıldızlı bir otel kompleksi ancak avlu ve bahçeler ziyarete açık. İçeri doğru girince manastır ve Sonsuzluk Terası olarak adlandırılan bir teras göreceksiniz. Bu teras, Akdeniz’in bir kolu olan Tiren Denizi’nin masmavi görüntüsünde kaybolabileceğiniz bir nokta. O yüzden kesinlikle buraya çıkıp Akdeniz güneşinin ve Tiren Denizi’nin keyfini çıkarmanızı tavsiye ediyoruz.
Bir ahh çekiyor insan Amalfi’ye gelince. Çünkü kendinizi bir kartpostalın içinde gibi hissediyorsunuz! Bu his biraz daha devam etsin derseniz Saffet Emre Tonguç’un seslendirdiği Amalfi sesli turumuzu kaçırmayın! 😊
“İtalya’ya kadar gelmişim, Roma’yı görmeden hiç gider miyim?”cileri de Roma gezi rehberimize alalım!
