Pusulası rüzgar olan, mavi ve yeşilin dansına eşlik edildiği Ege Denizi’nin iki incisi Gökçeada ve Bozcaada… Rüzgar esintisinin eksik olmadığı Ege’nin sessiz ve saklı iki cenneti. Mavi suların, ılık rüzgarın, yemyeşil doğanın ve tarihi dokunun birleştiği adalarda rüya gibi bir tatil deneyimi yaşamaya hazır mısınız?
Sakinlik Arayanların Rotası: Gökçeada
Türkiye’nin en büyük ada olma özelliğine sahip Gökçeada’ya adım atar atmaz, huzurun ve sakinliğin kollarına bırakırsınız kendinizi. Rum mahalleri ve dar sokakları arasında kaybolurken taş evlerin zarif güzelliği karşısında mest olabilir, zamanda yolculuğa çıkabilirsiniz. Adanın iç kesimlerinde yer alan Dereköy ile yolculuğa başlayabilirsiniz. Günümüzde hayalet köy olarak bilinen Dereköy, 16. yüzyılda Piri Reis’in bahsettiği iki yerleşim yerinden biridir. Köyün girişinde heybetli gövdesiyle gölgesinde dinlenebileceğiniz büyük bir ağaç karşılar sizleri. İlerledikçe 1800’lü yıllarda inşa edilen Hagia Marina ve Koimesis Tis Thetokos kiliseleri yer alırken, yine aynı yıllarda yapılan çamaşırhaneler köyün önemli yapıları arasında bulunur.
Adanın bir diğer köyü ise arnavut taşlı yolları, rengarenk kapılarla bezenmiş otantik evleri, göz alıcı zeytin ağaçlarına sahip Zeytinliköy’dür. Geçmişte adanın en canlı yerlerinden biri olan köy, eski zamanların hüzün ve neşesini taşıyan birden fazla kafe, restoran ve hediye dükkanlarıyla halen daha sosyal ruhunu koruyarak en çok ziyaret edilen köylerdendir. Zeytin dallarının doğaüstü melodisi eşliğinde sokaklarında kaybolabilirsiniz. Çoğunlukla Rumların ev sahipliğini yaptığı ve Gökçeada’nın yemyeşil manzarasına sahip kafelerinde taşa oyulmuş bir çukurda kahve çekirdeklerinin 10 kiloluk demirle ezildikten sonra elekten geçirilmesiyle oluşan dibek kahvesi damaklarınızda unutulmaz bir tat bırakacaktır. Aynı zamanda kahvenizin yanına Ege mutfağının izlerini taşıyan Gökçeada’nın en popüler tatlılarından biri olan damla sakızlı muhallebiyi ise istemeyi unutmayın.
Gökçeada’nın en çok tercih edilen kumsallarından biri olan Aydıncık (Kefaloz) plajı, incecik kumların ve kristal berraklığın gölgesinde büyüleyen denizin kusursuz şölenini
hissedebileceğiniz bir yerdir. Plajın hemen arkasında yükselen yeşil tepeler, denizin maviliği ile birbiriyle yarışır. Rüzgarın elverişli olmasından kaynaklı adeta bir sörf merkezi görevi de görür, Aydıncık. Plajda çeşitli işletmelerin varlığı göze çarpmakta iken kamp yapmak isteyenlerin ise gözde mekânlarından biri burasıdır.
Gökçeada’nın yüksek bir tepesinde konumlanan ve sadece taştan yapıların yer aldığı bir diğer hayranlık uyandıran köy, Kaleköy’dür. Adanın en tarihi ve etkileyici köylerinden biri olan Kaleköy, adını antik dönemlere dayanan kale kalıntılarından almıştır. Eşsiz manzaralara sahip Kaleköy’de mis kokulu sabun atölyelerinden, ada meydanındaki renkli kafelere, kayalar üzerine kurulu restoran ve meyhanelerinden, o yöreye ait tatları deneyimleyeceğiniz mekânlara rastlamak mümkündür. Ayrıca birbirinden farklı lezzetler arasında mutlaka bir balık ziyafeti yaşamalı ve gün batımının en etkileyici sahnelerinde unutulmaz anlar biriktirmelisiniz.
Bir Ada Masalı: Bozcaada
Tarihi ve doğal güzellikleriyle misafirlerine eşsiz bir atmosfer sunan Bozcaada, görülmesi gereken turistik destinasyonlarından biridir. Adaya varmak üzere olan feribotta, kıyıya doğru yaklaşırken Bozcaada Kalesi’nin görkemli silueti karşılar, misafirlerini. Denizden gelen saldırılara karşı korunma amacıyla inşa edildiği düşünülen Bozcaada Kalesi, ilk olarak ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı tam olarak bilinmese de Antik Çağlardan bugüne değin çeşitli restorasyon çalışmaları sayesinde adanın simgesel yapılarından biri olarak varlığını korumakta.
Bozcaada’nın mistik ruhunu yansıtan yapıların en başında Meryem Ana Kilisesi gelir. Zamana karşı direnen, ihtişamlı yapısıyla dikkat çeken kilise, ziyaretçilerinin ruhuna dokunarak onları geçmişe doğru bir yolculuğa davet eder. İbadete açık olan kilisenin içerisinde duvar resimleri ve fresklerle süslenmiş kutsal alanlar vardır. Kilisenin yalnızca Pazar sabahı ziyarete açık olduğunu belirtmek gerek.
Bozcaada’nın renkli sokaklarında huzurla adımlarınızı atarken taptaze tatlıların, el emeğiyle hazırlanan damağınızda enfes tatlar bırakacak kurabiyelerin adresi, Çiçek Pastanesi göz kırpar size. Yerel tatların ve unutulmaz lezzetlerin adresinde, çiçek gibi ürünler hem damaklarınıza hem de ruhuzuna şifa gibi gelir. Aynı zamanda farklı tatlar deneyimlemek isteyenler için lavanta aromalı dondurma yemek, Bozcaada’nın büyülü sokaklarında keyifli bir mola durağı olacaktır. Bozcaada ve çevresinde yetişen birbirinden çeşitli meyve ve sebzelerin kullanılarak, yöre halkı tarafından hazırlanan reçeller, adanın doğal zenginliğinin ikramı niteliğindedir. Ayrıca köklü şarapçılık geleneğine sahip Bozcaada, meraklılarına enfes şarap tadım deneyimi sunar.
Bozcaada’nın ince kumlarla ve ılık turkuaz sularıyla bezenmiş Ayazma Plajı ise görülmeye değer, en çok beğenilen yerlerindendir. Çeşitli tesislerinde bulunduğu koyda, yazın kavurucu sıcaklarına karşın mavinin en güzel tonlarına sahip serin suları sizleri kucaklayacaktır. Adanın denize girilecek bir diğer uğrak noktası ise Bozcaada Kalesi manzaralı Salhane iskelesidir. Geleneksel ve modernin içiçe geçtiği, adanın saklı bir hazinesi gibi duran Salhane’de denize girmek mümkün ancak denizde sert kayaların olduğunu söylemek gerek.
Ege Denizi’nin dalgalarına meydan okuyan tarihi Polente Feneri, Bozcaada’da gün batımının en güzel izlendiği noktasıdır. 1861 yılında inşa edilen Polonte Feneri, denizden yaklaşık 30 metre yukarıda ve ışığı 15 mil öteye uzanarak denizcilerin ve ada sakinlerinin yollarını bulmasına yardımcı olur. Denizin ve gökyüzünün arasında kızıl bir köprü kurulduğu zaman dilimlerine denk gelerek manzaranın büyüleyici görüntüsünde mest olmanız kaçınılmaz olacak.
Ayrılmadan önce ufak bir not: Piri gezgini Merve’nin Datça yazısına da göz atmayı unutmayın.
Eğer siz de Piri de konuk yazar olarak yazılarınızı yayınlamak isterseniz [email protected] hesabına yazmanız yeterli.