İstanbulTürkiye

İstanbul’un Modernize Edilen Tarihi Yapıları

İstanbul , binlerce yıllık tarihin üst üste bindiği bir şehir olmuş hep. E bu yüzden de anılar biriktirmiş bünyesinde. Bütün tarihin izlerini ise en çok binalar taşımışlar. Bu yazımızda bünyesinde kocaman anlar taşıyan ve modernize edilip tekrar şehrin yaşayan bir parçası haline getirilen tarihi yapılarına bir yolculuk yapacağız. Üstelik bu yapılardan bazıları İstanbul için “ilk” diyebileceğimiz yapılar; Şehrin ilk elektrik santrali, ilk bira fabrikası, ilk moda evi gibi…

🛎️ Yazıya başlamadan önce hatırlatalım: Listedeki yapıları ve çok daha fazlasını adım adım kişisel ve dijital tur rehberinizle gezmek için Piri Guide mobil uygulamasını indirmeyi unutmayın! 😊 Gazeteci ve yazar Nilay Örnek’in rehberliğinde şahane bir tur sizleri bekliyor.

Santral İstanbul

İstanbul’un Modernize Edilen Tarihi Yapıları - Santral İstanbul

Santral İstanbul hem tarihi değer taşıyan hem de İstanbul’un en cıvıl cıvıl mekanlarından biri. Çünkü Santral İstanbul aynı zamanda Bilgi Üniversitesi’nin kampusu. Burası, 20. yüzyılın başında İstanbul’un elektrik ihtiyacını karşılamak için kurulmuş. Adı, Silahtarağa Elektrik Santrali’ymiş. Silahtarağa Elektrik Santrali’nden İstanbul’a ilk elektrik 1914’te verilmiş. İlk önce, dönemin sultanı 5. Mehmed Reşad’ın yaşadığı Dolmabahçe Sarayı aydınlatılmış. Elektriğin şehre en büyük katkısıysa tramvaylar olmuş. Takip eden birkaç yılda İstanbul’un cadde ve sokakları da aydınlatılmaya başlanmış. 1983 yılına kadar hizmet vermiş. 1990’larda “Türkiye’nin ilk endüstriyel müzesi” olmasına karar verilerek tescillenmiş.

Geçmişte burada lojmanlar, bir sinema salonu, eğlence mekânı, küçük bir futbol sahası, hatta bir de banyo varmış. Çünkü santral işçilerin yalnızca çalıştığı değil, sosyal olarak da var oldukları, aileleriyle yaşadıkları, birlikte vakit geçirdikleri bir yermiş. O yüzden kaynaklar buradan “modern bir endüstri kompleksinin ilk örneklerinden biri” olarak bahsediyorlar. Silahtarağa Elektrik Santrali, 2007 yılında “Santral İstanbul” olarak küllerinden yeniden doğdu. Modernize edilme sürecinde santralin makina ve kazan daireleriyle kontrol odası olduğu gibi korunmuş. Makinaların bakımlarını İsviçre’den gelen uzmanlar yapmış. Şimdi içerisinde bir adet Enerji Müzesi’ni de barındırıyor.

Bomontiada

İstanbul’un Modernize Edilen Tarihi Yapıları - Bomontiada

Bugünün Bomontiada’sı, geçmişin Bomonti Bira Fabrikası… Burası Türkiye’nin ilk bira fabrikası. Fabrikanın ismi onu kuran Bomonti kardeşlerden geliyor. Kardeşlerin babası Christian Bomonti, 1825 yılında İsviçre’de doğmuş ve 30 yaşında İstanbul’a gelmiş. 1870’lerde ilk bira imalathanesini eskiden Osmanlı toprağı olan – günümüzdeyse Bulgaristan sınırları içindeki- Filibe’de açmış. 1891 yılında Bomonti ailesi İstanbul’da da bir imalathane açmak için başvuruda bulunmuş. Bu başvuruda imalathanenin, aile tarafından kiralanan Feriköy’deki bir bakla tarlasına kurulmasının planlandığı belirtilmiş. Aynı yıl içinde aileye ruhsat verilmiş ve böylece Bomonti Bira Fabrikası’nın kuruluş serüveni başlamış. Bomonti Bira Fabrikası’nı İstanbul’un endüstri tarihinde özel bir yere koyan gerçek ise, burada ilk kez “modern tekniklerle” bira üretilmiş olması.

Bomonti Bira Fabrikası 2010 yıllarında ‘Bomıntiada’ adıyla yeniden şehrin gündelik yaşamına dahil oldu. Şu anda insanların sıklıkla oturmaya ve vakit geçirmeye geldiği bir yer. Çeşitli etkinlikler, festivaller, açık hava sinemaları ve konserler ile de Bomontiada İstanbul’un en canlı mekanlarından biri.

Ara Güler Müzesi

İstanbul’un Modernize Edilen Tarihi Yapıları - Ara Güler Müzesi

Bomontiada’dan bahsedip Ara Güler müzesinden bahsetmemek olmaz. İstanbul’u, 1900’lerin ortalarından itibaren gün gün, sokak sokak fotoğraflayan bir foto- muhabirmiş Ara Güler. “İstanbul’un Gözü” olarak anılırmış hep. Onun eserlerini sergileyen bu müze 2018 yılının ağustos ayında, Ara Bey’in 90. doğum gününde açıldı. Ara Güler, 90 yaşına girerken mumları içinde bulunduğumuz bu müzede üfledi. Ne yazık ki 2 ay sonra aramızdan ayrıldı.

Müzenin sergileri kalıcı değil, belli aralıklarla yenileniyor. Ara Bey’in neredeyse 70 yıllık bir fotoğraf arşivi var, bunlar bazen İstanbul temasıyla, bazen edebiyatçılar temasıyla, bazen de bambaşka bir başlık altında birleşip burada sergileniyor. Müze ekibi, sergiler için bir isim belirlerken Ara Bey’in kendi sözlerinin, notlarının, röportajlarının dışına çıkmamaya çalışıyormuş. Sergilerde fotoğraflar haricinde, Ara Güler’in fotoğraf makinalarından bazıları, filmleri, basın kartları ve tuttuğu notlar da yer alıyor. Müze detayları için buraya bakabilirsiniz.

Lafı gelmişken bahsetmeden olmaz, dünyaca ünlü isimleri fotoğraflamış Ara Güler hayatı boyunca. Bunlardan belki de ne ilginçleri Picasso ve Salvador Dali’nin ta kendisi. Detaylarını bu yazımızda anlattık.

Casa Botter

İstanbul’un Modernize Edilen Tarihi Yapıları - Casa Botter

Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz Casa Botter kısa süre önce onu yıllardır esir eden iskelelerinden arındı ve şimdi bir sergi alanı olarak kullanılıyor. Ama bundan önceki hayatında Türkiye’nin ilk modaeviydi!  Casa Botter – ya da Botter Apartmanı- 1900- 1901 yılları arasında Sultan II. Abdülhamid’in saray terzisi ve bir modacı olan Maison Jean Botter için yapılmış. Anlatılana göre sultan, terzisinin yaratıcılığından, yeteneklerinden pek memnunmuş; ayrıca Botter’i dostu olarak görüyormuş. Onu ödüllendirmek için buradaki arazisini Botter’e bağışlayıp üzerine de bina inşa edilmesini emretmiş.

Casa Botter, inşa edildiğinde İstanbul’daki pek çok ilkin adresi olmuş. Ünlü İtalyan mimar Raimondo D’Aronco tarafından yapılan bina, aynı zamanda da şehrin ilk Art Nouveau yapısı. 1. kat Botter’in çalışmalarını sürdürdüğü atölyesiymiş. Üst katlarsa Botter ailesi ve modaevi çalışanlarının yaşadığı konutlarmış. Yapı bu bakımdan da ülkemiz için bir ilk; iş yeri ve konutların bir arada yer aldığı ilk apartmanmış Casa Botter.

Müze Gazhane

İstanbul’un Modernize Edilen Tarihi Yapıları - Müze Gazhane

Yakın geçmişte dizi, film setlerine ev sahipliği yapan ama birkaç yıl önce büyük bir dönüşüm geçirerek İstanbullular için bir “buluşma noktası” haline geldi Müze Gazhane. İstanbul’a ilk elektrik gelmeden önce şehir havagazıyla aydınlatılıyormuş. Müze Gazhane İstanbul içerisinde kurulan gazhanelerin en sonuncusu. Ondan önce yapılan Kuzguncuk Gazhanesi yetersiz kalınca bir tane daha kurulmasına karar verilmiş ve 1890’ların başında burası hizmete girmiş. Adı Hasanpaşa Gazhanesi’ymiş. Mimarı ise İstanbul’daki – özellikle de Beyoğlu’ndaki- pek çok yapıda imzası bulunan Guglielmo Semprini’ymiş.

Gazhane, 2021 yılında “Müze Gazhane” adıyla yeniden İstanbullularla buluştu. Uzunçayır Caddesi üzerinden yer alan bu yapı, bugün gazhanenin tarihine selam gönderen bir Bilim Merkezi. Santral İstanbul’daki Enerji Müzesi’nin bir benzeri diyebilirz. Burada ayrıca bir İklim Müzesi, Karikatür ve Mizah Müzesi, iki tiyatro sahnesi, çok sayıda sergi mekânı ve bir de kütüphane yer alıyor. Aynı zamanda sevdiklerinizle buluşabileceğiniz cafeler ve mekanlar da mevcut. Kütüphane binasına – birkaç yıl önce aramızdan ayrılan- mimar ve mimarlık tarihçisi Prof. Dr. Afife Batur’un adı verilmiş. Çünkü kendisi Gazhane Çevre Gönüllüleri’yle bir araya gelip buranın korunması, bir kültür merkezine dönüştürülmesi için en çok çabalayan isimlerdenmiş.

Evet bir yazımızın daha sonuna geldik. Ama tabii ki İstanbul’un modernize edilen yapıları bu kadar değil. Nilay Örnek rehberliğindeki turumuzun devamı için Piri Guide mobil uygulamasını indirmeyi unutmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir