DenizliEgeTürkiye

Hierapolis & Pamukkale Gezi Rehberi: Kutsal Kent

Boyalarımızı alıp bir çocuk gibi boyamak istediğimiz travertenlerin şehrine, Pamukkale’ye gidiyoruz! 

Pamukkale, adını kalsiyum oksit maddesiyle oluşan bembeyaz travertenlerinden almış. Kabul edelim, gerçekten de pamuğa benziyorlar! Eski adı Hierapolis’miş buranın. Kentin arkasında bıraktığı kalıntılar hala duruyor. Hierapolis Antik Kenti’ni günümüzde ziyaret edebilirsiniz. 

Etimolojik olarak Hierapolis “kutsal kent” demek. Ama kent kurulmadan önce burası zaten bir inanç merkeziymiş. Frigyalılar, daha II. Eumenes gelmeden bölgeyi bir tapınak noktası olarak kullanmışlar. Bir de ünlü şifalı suları var ki bu da inançla bağdaştırılmış. Suyun getirdiği şifa, Hierapolis’in kültler için bir merkez olmasını sağlamış. Roma Döneminde ise İsa’nın havarilerinden Philippus burada yaşayıp ölmüş. O nedenle Hristiyanlar için de önemli bir bölge.

Yazıya başlamadan önce hatırlatalım: Pamukkale’yi adım adım kişisel ve dijital tur rehberinizle gezmek için Piri Guide mobil uygulamasını indirmeyi unutmayın! 😊

Hierapolis & Pamukkale Nerede?

Pamukkale, Ege Bölgesi’nde Denizli ilinin bir ilçesi. Pamukkale Travertenleri ve Hierapolis Antik Kenti burada bulunuyor. Kent, Denizli şehir merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta. Pamukkale aynı zamanda Büyük Menderes’in kollarından Çürüksu Çayı’nı da içeriyor.

Hierapolis & Pamukkale’ye Nasıl Gidilir?

Pamukkale’ye otobüs, uçak veya trenle ulaşabilirsiniz. Çoğu otobüs firması Denizli’ye sefer düzenliyor. Denizli merkez otogarından Pamukkale 25 dakika. Otogardan otobüs firmalarının servislerine, taksiye veya minibüse binebilirsiniz. Uçakla gidecekler Denizli Çardak Havaalanı’na ulaşacak. Çoğunlukla Denizli’ye İstanbul aktarmalı olarak gidiliyor. Havaalanına vardıktan sonra uçak servislerini kullanabilirsiniz.

Demir yolunu tercih edecekseniz tren Eskişehir, Afyon, Kütahya ve Denizli güzergahlarını takip ediyor. Pamukkale Ekspresi bu güzergaha hemen hemen her gün sefer koyuyor. İstanbul-Denizli tren yolculuğu 13 saat; Ankara-Denizli 11 saat. İzmir-Denizli ise trenle yaklaşık 5 saat. Tren garı zaten merkezde. O nedenle yarım saatte bir Pamukkale’ye minibüsler bulabilirsiniz. 

Hierapolis & Pamukkale’ye Ne Zaman Gidilir?

Pamukkale, Ege Bölgesi’nde olmasına rağmen tamamen Ege havasını taşımıyor. O yüzden sıcaklıklar beklediğinizden biraz daha düşük olabilir. Akdeniz ikliminin etkisinde ama karasal iklimden de özellikler var. Kış ayları oldukça yağışlı. Şemsiyelerinizi ve yağmurluklarınızı unutmayın! Ancak Pamukkale Travertenleri’ni yağışlı bir dönemde değil de havanın daha açık olduğu bir dönemde görmek gerek. Mayıs ve Haziran bu anlamda tam nokta atışı aylar olabilir.

Hierapolis & Pamukkale Gezilecek Yerler

Pamukkale’de mutlaka görmeniz gereken yerleri altta listeledik. Ancak çok daha fazlasını Piri mobil uygulamasında bulabileceğinizi hatırlatmış olalım. Piri mobil uygulaması, size Pamukkale için en güzel rotaları sunuyor, konumunuzu algılıyor ve neredeyseniz oranın hikayesini otomatik anlatmaya başlıyor. Size sadece kulaklığınızı takmak ve rotayı takip etmek kalıyor. Tamamen sizin keyfinize ve hızınıza göre hareket eden kişisel mobil tur rehberinizi indirmeden Pamukkale’yi gezmeye başlamayın! 😊

Hierapolis Antik Kenti

İlk durağımız kutsal kent olarak bilinen Hierapolis Antik Kenti. Burası travertenlerle beraber 1988’te UNESCO Dünya Mirası Listesine alınmış. İsmiyle alakalı ilginç bir rivayet var. Efsane der ki Herkül’ün oğlu Telefos bir gece rüyasından uyanmış. Eşine dönüp “Ege bir gün kutsal kentine senin isminle kavuşacak.” demiş. Gerçekten de öyle olmuş. Bergama Kralı II. Eumenes, Hierapolis’i M.Ö. 2. yüzyılda Telefos’un eşinin adına kurmuş. 

(Pergamon’un yani şimdiki Bergama’nın da nasıl kurulduğunu dinlemek isterseniz Bergama dijital turumuzu Piri uygulamasında bulabilirsiniz! 😊)

Telefos’un eşi, kadın savaşçılar olan Amazonların kraliçesiymiş. Adı da Hiera’ymış. Hiera, Yunancada “kutsal” veya “kutsal kraliçe” demek. O nedenle Hierapolis “kutsal kent” anlamını taşıyor. Antik kentten kalıntılar hala duruyor. Ancak burası Nero zamanında depremle yıkılmış. Sonra yeniden inşa edilmiş. O nedenle Helenist Dönemin aksine daha çok Roma ve Bizans mimarisinden izler taşıyor.

Hamam Kilise

Tipik bir Roma Hamamı olarak 3. yüzyılda inşa edilmiş. Fakat 5. yüzyıla doğru Bizanslılar yapıyı bir kiliseye çevirmiş. Hamam Kilise, dikdörtgen traverten bloklarından yapılmış. Geziniz sırasında göreceğiniz iki kemerli açıklık ise günümüze kadar çok iyi korunarak gelmiş. Yapı kilise olunca bu açıklıklar doğal olarak kilise kapısı olarak kullanılmaya başlanmış. 

Anadolu’da çok sayıda Roma Hamamı görebilirsiniz. Peki, neden bu kadar hamam yapmış Romalılar? Şimdi tam annelerimizin seveceği türden bir sebep geliyor. Tabii ki temizlik. Ama bu temizlik sadece kentin vatandaşlarıyla alakalı değilmiş. Kente her kim girecekse onun temiz girmesi istenirmiş. O nedenle şehir girişlerinde misafirler bir güzel yıkanırlarmış. Bu hem fiziksel hem de ruhsal temizlik içinmiş. Hamam, Romalılar için o kadar önemli ki! Buralara gelip sohbetler eder ve iş görüşmeleri bile yaparlarmış. İçeride cimnasyum, kütüphane ve yemek salonu dahi varmış. 

Latrina

Eveeet, Antik Dönem umumi tuvaletine hoş geldiniz!

Garip geliyor kulağa, biliyoruz. “Gele gele tuvalete mi geldik biz şimdi?” demeyin. Çünkü latrinalar, hamamlar kadar önemli noktalarmış. Öyle herkes giremezmiş buraya. Kentin sadece zengin kesimi gelirmiş. Pamukkale’deki latrina, çift sıra sütunlu ve koridoru andıran bir yapı. Geniş ve dar olmak üzere iki kanalı varmış (Ziyaretinizde bunu görebilirsiniz). Geniş kısmından pis su akıyormuş. Kanalın üstünde ise delik mermerden bir blok varmış. Bu blok klozet mantığıyla çalışıyormuş. İnsanlar yan yana oturup hem ihtiyaçlarını karşılıyor hem de sohbet ediyorlarmış. Evet, şimdi biraz garipleşti iş sanki… Dar kanal ise temiz suyun aktığı kısımmış. 

Apollon Tapınağı

Apollon Tapınağı, vakti zamanında Hierapolis’in en kutsal yeriymiş. Bildiğiniz gibi Apollon, Yunan mitolojisinin müzik, şiir ve güzel sanatlar tanrısı. Ancak Hierapolis’in de okçu baş tanrısıymış. Okları hem şifa getirir hem de öldürürmüş. Apollon Tapınağı, bir kehanet merkezi olarak geçiyormuş. Didim, Bergama ve Milet gibi Batı Anadolu’da 20’ye yakın kehanet merkezi varmış. 

İnsanlar bu tapınağa gelip Apollon’dan medet umarmış. Salgın mı var “Apollon’a git!” Yeni bir kent mi kurulacak “Eee, Apollon’a gitsene!” Buralarda rahipler tarafından ritüeller düzenlenirmiş. Hierapolis’teki Apollon Tapınağı ise eski bir tapınağın üzerine kurulmuş. Bunun Anadolu’nun ana tanrıçası Kibele Tapınağı olduğu söylenir. O nedenle buraya “Apollon’un ve Kibele’nin buluştuğu yer” de deniyor. 

Plutonium

Hierapolis’in en ilginç duraklarından birisi Plutonium. Çünkü senelerce bir gizem olarak kalmış. Bu noktada bir mağara var. Antik dönemde bu mağaranınım cehenneme doğru açılan kapı olduğu düşünülürmüş. Hatta adı “Cehennem Kapısı”ymış. Durduk yere bu ismi takmamışlar tabii. Mağaraya giren hayvanlar hemencecik ölüyormuş. Fakat garip olan içeri giren rahiplerin ölmemesiymiş.

Zamanla bunu duyanlar Ölüler Diyarı’na açılan kapıyı görmek için gelmeye başlamış. İş ticarete bile dönmüş. Satıcılar kapının girişinde kurbanlık hayvan satarmış. Sonra satın alınan hayvanla birlikte rahip içeri girermiş. Rahip canlı kalırken hayvan oracıkta ölürmüş. Plutonium denmesinin sebebi ise Ölüler Diyarı’nın tanrısı Hades’in adının Roma’da “Pluton” olması. Hatta mağaranın üstündeki platformda Hades’in ve üç başlı köpek Kerberos’un bir heykeli mevcut. 

Sizce gizemi neymiş buranın? Öğrenmek için Piri’yi indirip Hierapolis turumuzu dinleyebilirsiniz!

Pamukkale Travertenleri

Pamukkale Travertenleri’ne gelecekseniz günbatımına yakın bir zamanda gelin. Tavsiyemizi dinlerseniz muazzam bir manzara sizi bekliyor olacak. Travertenler adeta sudan yapılmış bir heykeli andırıyor. Heykeltıraşı da bizzat suyun kendisi. Buradan akan su 36-100°C. Antik dönemden beri insanlara şifa oluyor çünkü mineral bakımından o kadar zengin ki! 

Bu kat kat pamuğu andıran doğal güzellik, 90’lı yıllarda bilinçsiz turizmin de kurbanı olmuştu. Belki hatırlarsınız o dönemi. Sonra bir kısmı kapatıldı travertenlerin. Şu an ziyarete giderseniz yalnızca belli bir bölümünün açık olduğunu göreceksiniz. Hatta ayrılmış bazı kısımlarında hala ayakkabılarınızı çıkarıp suya girebilirsiniz. 

Denizli’ye kadar gelmişken bir Muğla gezintisi ne güzel olurdu, değil mi? O zamaaan hemen Köyceğiz Gezi Rehberimizi okuyabilirsiniz! 😊

Tags:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir