ÇanakkaleMarmaraTroyaTürkiye

Troya Gezi Rehberi ve Gezilecek Yerler

“Denizin deniz gibi olduğu yeryüzünde tek deniz vardır, o da Ege’dir.”

Bu sözler İlyada ve Odysseus destanlarının yazarı İyonyalı Homeros’a ait. Homeros, bu cümleyi hem Marmara hem de Ege’yi içerisine alan Çanakkale yani Troya için söylemiş.

Troya’nın M.Ö. 3. yüzyılda kurulduğu düşünülüyor. Mitolojiyle hiç ilgisi olmayan biri bile Truva Savaşı’nı mutlaka duymuştur. İşte Bronz Çağında Yunanlılar ile Truvalılar arasında çıkan ve 10 yıl süren Truva Savaşı tam da bu topraklarda yaşanmış. Bölge senelerdir arkeologlar tarafından kazılıyor. Bu kazılar sonucunda ortaya çıkmış antik kent kalıntılarını, hatta Truva Atını görebilirsiniz. 

Yazıya başlamadan önce hatırlatalım: Troya’yı adım adım kişisel ve dijital tur rehberinizle gezmek için Piri Guide mobil uygulamasını indirmeyi unutmayın! 😊

Troya'nın Keşfi

Troya’yı bugünkü şöhretine kavuşturan kişi Alman bir tüccarmış. Bazı kaynaklarda tüccar Heinrich Schliemann’ın arkeolog olduğu yazsa da kendisi bir arkeolog değil. Schliemann, antik kentin Hisarlık Tepe’de olduğunu düşünüp izinsiz bir kazı çalışması yapmış. Amacı Troya hazinesine ulaşıp arkeolojik kalıntıları yurt dışına kaçırmakmış ki öyle de yapmış. Bu kazı alanı daha sonrasında UNESCO tarafından koruma altına alınmış ve tarihi milli park ilan edilmiş.

Troya İsmi Nereden Geliyor?

Hepimiz ünlü Truva Savaşı’nı zaten biliyoruz veya bir şekilde hikâyeye aşinayız. Peki ama Truva Savaşı’yla meşhur bu antik kentin adı tam olarak ne demek? 

Gelenek der ki Troya şehrini kuran isim Truvalı Prens Ilos’muş. Yunancası “Troia” veya “Troy” olan kentin kelime anlamı Antik Yunan dilinde “duvar” veya “höyük” demekmiş. Fakat kentin bu adla bilinmesinin asıl sebebi Ilos’un babası Tros’muş. Troya Antik Kenti’nin tek ismi bu da değilmiş. Çok eski zamanlarda Ilium ve Wilusa adını da taşımış.

Troya Nerede?

Troya, Çanakkale sınırları içerisindeki Biga Yarımadası’nda bulunuyor. Antik kent ve müze boğazın batı kıyısında, şehrin ise 70 kilometre güneybatısında yer alıyor.

Troya’ya Nasıl Gidilir?

Çanakkale’ye karayolu veya havayolu üzerinden geçiş yapabilirsiniz. Terminal veya havaalanından indikten sonra şehir merkezine toplu taşıma veya taksiyle gitmek mümkün. Troya Antik Kenti’ne ise merkezden gidebilir veya direkt olarak Geyikli’de inip bölgedeki minibüslere binebilirsiniz. 

Troya Gezilecek Yerler

Troya’da mutlaka görmeniz gereken yerleri altta listeledik. Ancak çok daha fazlasını Piri mobil uygulamasında bulabileceğinizi hatırlatmış olalım. Piri mobil uygulaması, size Troya için en güzel rotaları sunuyor, konumunuzu algılıyor ve neredeyseniz oranın hikayesini otomatik anlatmaya başlıyor. Size sadece kulaklığınızı takmak ve rotayı takip etmek kalıyor. Tamamen sizin keyfinize ve hızınıza göre hareket eden kişisel mobil tur rehberinizi indirmeden Troya’yı gezmeye başlamayın! 

Truva Atı

Troya Gezi Rehberi ve Gezilecek Yerler - Truva Atı
Çanakkale merkezde yer alan Truva Atı

Doğu ile Batı’nın ilk büyük savaşı Troya’ymış. Savaşta Akhilleus Batı’yı, Hector ise Doğu’yu temsil ediyormuş. Akhilleus Hector’u öldürünce Hector’un kardeşi Paris de Akhilleus’u öldürmüş. 

Truvalılar ve Trakyalılar Çanakkale Boğazı’nı Akalara kaptırmamak için büyük bir mücadele vermiş. Dönüm noktası ise Akaların gözü açık askeri Odysseus’un fikriyle ortaya çıkan Truva Atı olmuş. Bu atın gerçekliği hâlâ tartışılıyor ancak dünya tarihinin en önemli savaş taktilerinden birisi olduğu inkâr edilmiyor. Truvalılar, bu tahtadan yapılmış atı başta tanrı Athena’nın hediyesi zannetmiş ve kente girişine izin vermişler. Ancak içerisinde saklanan Akalar saldırınca kent düşmüş. Böylece savaş da sona ermiş.

Toplamda iki adet Troya Atı var; birisi Çanakkale merkezde, diğeri ise antik kentin içinde. Ancak Çanakkale merkezde göreceğiniz Truva Atı maketi Troya Antik Kenti’nde sergilenen attan farklı. Merkezde göreceğiniz Truva Atı maketi, Truva filminden sonra Çanakkale’ye hediye olarak yollanmış.

Troya Müzesi

Troya Müzesi, Troya Antik Kenti’nin hemen girişinde bulunuyor. Truva Savaşı zamanından kalan en değerli parçaların sergilendiği bir müze. Alana giderken geçeceğiniz rampanın duvarlarındaki nişlerde Troya’nın katmanları; mezar taşları, büyük boy heykeller, sahne canlandırılmaları ve büyük boy fotoğraflarla anlatılmış. Müzede Troas bölgesinde yürütülen kazı çalışmalarındaki buluntular interaktif bir şekilde gezginlere sunulmuş durumda. Müzeye gittiğinizde özellikle Troya altınları seksiyonu, Roma Dönemi heykelleri ve Polyksena Lahti’ne mutlaka bakın.

Arkeo-Köy Tevfikiye

Tevfikiye, Troya’nın hemen yanında Küçük Menderes ile Dümrek Dereleri arasında kalmış küçük bir köy. 1891 yılında kurulmuş. Adını da II. Abdülhamit’in yeğeni Şehzade İbrahim Tevfik Efendi’den almış. Abdülhamit, 2 yaşında yetim kalan Tevfik Efendi’yi yanına almış ve bizzat kendisi yetiştirmiş. Tevfik Efendi’yi o kadar çok severmiş ki adını birkaç noktaya daha vermiş.

Tevfikiye Köyü, proje kapsamında “Arkeo-köy” adını almış. Bu adı ilk kez duyuyor olabilirsiniz, hemen anlatalım. Arkeo-köyün amacı, eski dokuyu ön plana çıkarıp köylüye tarihi bir bilinç kazandırmak ve bizler gibi köye gelen gezginlere tarihi havayı solutmak. O nedenle Troya’ya gelmişken bir de Tevfikiye’ye uğrayın deriz. Burada organik meyve ve sebze de alabilir, sevdiklerinize veya kendinize buradan anı kalacak hediyelik bir eşya seçebilirsiniz.

İmkânsız Aşk Kuyusu

Şimdi minik bir çeşme başı molasına ve hüzünlü bir aşk hikâyesine ne dersiniz?

Kuyunun arka kısmında bir Polyksena tasviri göreceksiniz. Bu, ressam Erdal Sezar tarafından Polyksena ve Akhilleus’un trajik aşk hikâyesinden esinlenerek yapılmış. Derler ki Akhilleus, Polyksena’yı bir çeşme başında görmüş ve kıza âşık olmuş. Fakat kendisi evlenemeden ölmüş. Günlerden bir gün Akhilleus’un oğlu Neoptolemos, rüyasında babasını görmüş. Akhilleus, olanlardan dolayı o kadar kızgınmış ki Troya Kralı’nın kızı Polyksena’nın kurban olarak verilmesini istemiş. Akhalar, gerçekten denileni yapmış. Ancak Akhilleus’un genç kızı kurban olarak istemesinin bir sebebi daha varmış: soylarına bereket sağlamak.

Troya Müzesi’nde Polyksena Lahti’nin üzerindeki kabartmalarda bu öykünün anlatıldığını görebilirsiniz.

Tevfikiye Kültür ve Sanat Merkezi

Tevfikiye Kültür ve Sanat Merkezi, günümüzde yerel bir tarih müzesi. Üst katında toplantı alanı ve çok amaçlı salon mevcut. Giriş katında ise yerel eşyalar ve fotoğraflar sergileniyor. İçeride göreceğiniz bu eşyaların hepsi tematik bir şekilde düzenlenmiş. 

Tevfikiye Kültür ve Sanat Merkezi, sizi nispeten yakın bir tarihe götürüyor. Daha bunu merkeze girmeden bile anlıyorsunuz. Binanın dışında iki heykelle karşılaşacaksınız. Bunlardan birisi Fatih Sultan Mehmet, diğeri ise Mustafa Kemal Atatürk. Bu heykeller, Sanatçı Seyhan Boztepe’nin elinden çıkmış. Boztepe, Fatih’i ve Atatürk’ü Troya’yla bağ kuran iki Anadolu kahramanı olarak tanımlıyor. Hatta bir söyleyişe göre Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra “Hector’un öcünü aldım!” demiş. Atatürk’ün de Çanakkale Zaferi’nde buna benzer bir söylemi varmış.

Troya Evi

M.Ö. 3 binlerde Ege’de ortaya çıkan bu evler, megaron olarak adlandırılıyormuş. Bu Troya evlerinin mimarisi, Mezopotamya ile birlikte Anadolu’da mimarlığın doğuşunun bir göstergesiymiş. Zaten megaronlar, mimarlığın ilk yapısı olarak kabul ediliyormuş. Bölgede göreceğiniz bu ev, harap bir haldeymiş ancak sonrasında düzenlenerek bir Troya evi örneğini oluşturmuş. Evin bahçesinde İlyada destanında geçen bitkilerden oluşan özel bir köşe dahi var.

Troya’nın size anlatacak o kadaaaaar çok şeyi var ki! Eğer siz de Troya’nın sesine kulak veririm diyorsanız Piri uygulamamızdaki Troya turumuzu kaçırmayın 😊

 “Bir Çanakkale turu yapmadan gitmem!” diyenler de Çanakkale gezi rehberimizi okuyabilir!

Tags:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir