Modern sanat, 19. yüzyılın sonlarından günümüze kadar üretilen sanatı ifade eder. Çeşitli stiller, hareketler ve teknikleri kapsamaktadır. Alışılmış sanatsal kuralların reddi üzerine odaklanmasıyla tanınır. Modern sanatı içeren önemli hareketler arasında Empresyonizm, Fovizm, Ekspresyonizm, Kübizm, Sürrealizm, Soyut Ekspresyonizm, Pop Art ve Konsept Sanat yer alır. Bu hareketler, zaman içinde kültürel ve toplumsal değişimlere tepki olarak geliştirilmiştir. Modern sanat genellikle avangart ile ilişkilendirilir; sanatçının bireysel deneyimi ve bakış açısı üzerine odaklanır.
Modern Sanat 101
Yazımız öncesi hatırlatalım: Dijital tur rehberi Piri ile “Modern Sanata Yolculuk” adlı sesli içeriğimizi dinleyebilirsiniz. Sanat dünyasını öğrenmek şimdi çok daha eğlenceli 🎨
Belleğin Azmi, Salvador Dali
“Belleğin Azmi” yani bir diğer adıyla “Eriyen Saatler” 20. yüzyılın en ikonik ve etkili tablolarından biridir. Salvador Dali’nin 1931’de yaptığı bu sürrealist şaheser, çarpıcı imgeleri ve düşündürücü sembolizmiyle izleyicileri büyülemeye hâlâ devam ediyor.
Eserin ön kısmına bakarsanız ağacın gövdesinde eriyen bozuk bir saat ile çorak bir manzara betimlendiğini göreceksiniz. Arka planda ise zamanın akışkanlığını, zihnin anlaşılmaz doğasını temsil eden bir insan yüzü ve bir dal üzerinde eriyen cep saatleri görünüyor. Rahatsız edici olarak yorumlanabilecek bu eriyen unsurlar ve saatlerin üzerindeki karıncalar, aslında bizlere her şeyin nasıl da en nihayetinde çürüyüp sona ereceğini gösteriyor.
Büyük Dalga, Katsushika Hokusai
“Büyük Dalga” olarak da bilinen “Kanagawa’daki Büyük Dalga”, 1820’lerin sonunda Japon sanatçı Katsushika Hokusai tarafından yaratılan bir tahta baskıdır. Edo Döneminde gelişen bir Japon sanatı türü ukiyo-e sanatının büyük bir örneği olarak kabul edilir. “Yüzen dünyanın resimleri” anlamına gelen Ukiyo-e; canlı renkler ve kalın çizgiler kullanmasının yanı sıra gündelik hayata ve popüler kültüre odaklanmasıyla da bilinir.
Hokusai, “Fuji Dağı’nın Otuz Altı Görünümü” adlı baskı serisinde ünlü Fuji Dağı’nı çeşitli perspektiflerden tasvir etmiştir. Büyük Dalga adlı eseri de serinin bir parçasıdır. Bu baskıda Kanagawa Adası açıklarında büyük bir dalga görüyoruz ve arka planda Fuji Dağı beliriyor. Dalga, ayrıntılı ve hareketli bir şekilde işlenerek kıyıya çarpacakmış gibi bir görünüm sağlıyor. Aynı zamanda dalganın beyaz köpüğü ile okyanusun koyu mavisinin kontrastı bir dram ve gerilim duygusu yaratıyor. Ön plandaki küçük tekneler de bir ölçek duygusu sağlayarak izleyiciye dalganın gücü ve heybeti hakkında bir fikir veriyor.
Yıldızlı Gece, Vincent Van Gogh
Vincent van Gogh, meşhur “Yıldızlı Gece” tablosunu 1889 senesinde tamamlamış. Tablo, Fransa’nın güneyindeki Saint-Rémy-de-Provence köyünü bir gece vaktinde tasvir ediyor. Eserde hareket duygusu yaratmak için cesur fırça darbeleri, canlı renkler ve dönme hareketi kullanılmış.
Van Gogh, Yıldızlı Gece’de gökyüzünü merkezi bir unsur olarak betimlemiş. Dönen yıldızlar ve hilal ise resme hareket ve enerji kazandırmış. Gökyüzünün soğuk mavi ve yeşilleri, köyün sıcak sarı ve turuncularıyla tezat oluşturarak bir denge ve uyum duygusu yaratmış. Yukarıda bahsettiğimiz Saint-Rémy-de-Provency köyü bu resimde önemli bir yere sahip. Köy, doğal dünya ile hayal dünyası arasındaki bağlantıyı vurgulayan bir rüya gibi. Köy aynı zamanda günlük hayatın mücadelelerini ve sevinçlerini temsil eden insan deneyiminin bir sembolüdür.
Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’ni de gezmek isterseniz dijital tur rehberiniz Piri’yi yanınıza aldığınızdan emin olun!
The Kiss, Gustav Klimt
1908’de tamamlanan ve Belvedere Müzesi’nde sergilenen Gustav Klimt’in “The Kiss” adlı tablosu, tutkulu kucaklaşmaya kilitlenmiş bir çifti derin ve samimi bir öpücüğü paylaşırken vücutları birbirine dolanmış olarak tasvir ediyor. Çift, romantizm ve duygusallık hissiyatına katkıda bulunan süslü desenler ve sembollerle çevrili. The Kiss’in en dikkat çeken yönlerinden biri de renk kullanımı. Altın tonları, sıcaklık ve ışık hissi yaratmak için uygulanmış. Bu tonlar sahneye neredeyse ruhani bir doku sağlamış.
Tablonun dikkat çekici bir diğer yönü de Klimt’in sembolizmidir. Çift, cennet ve dünya arasındaki bağlantıyı temsil eden ve sanatta yaygın bir sembol olan hayat ağacı ile sarılmış. Klimt, çiftin yüzlerini göstermeden bu denli güçlü bir duyguyu aktarabilmiş. Çiftin yüzlerinin açık bir şekilde gösterilmemesi, bir yönden resmi evrenselleştirmiş. Bu sayede esere bakan izleyiciler kendilerini çiftte görebiliyor ve sahnenin duygusuyla kişisel düzeyde bağlantı kurabiliyor.
Sis Denizinin Üzerindeki Gezgin, Casper David Friedrich
1818 tarihli Casper David Friedrich’in “Sis Denizinin Üzerindeki Gezgin” tablosu, sis denizine bir kayalık çıkıntının üzerinden bakan ve gezgin kılığına girmiş yalnız bir figürü resmediyor. Figür, sanki düşüncelere dalmış gibi uçsuz bucaksız sise bakan dalgın bir duruşla betimlenmiş.
Friedrich bu eserinde bir huşu ve merak duygusu yaratmak amacıyla doğal manzarayı kullanmış. Sonu olmayan sis ve arka plandaki engebeli uçurumlar, enginlik ve sonsuzluk hissini artırmış. Gezginin yalnızlığı ise adeta insanın dünyadaki küçüklüğünü ve önemsizliğini hatırlatıyor. Sisin içinde ne olduğunu göremediğimizden tabloda bir belirsizlik duygusu hâkim. Bu belirsizlik durumu, bilinmeyen geleceği veya hayatın gizemlerini simgeliyor olabilir.
Bulutların arasından süzülen yumuşak ve puslu ışık, sahneye gizem ve maneviyat kazandırmış. Sisin grili beyazlı görüntüsü ve kullanılan yumuşak tonlar, sahnenin düşünceli havasını güçlendirmiş. Tablodaki gezgin figürünün asıl amacına da değinmeden geçmeyelim. Gezgin, insanın keşif ve macera arzusuna bir göndermedir. Onun resimdeki varlığı, izleyiciyi aynı yolculuk tutkusuyla buluşturmuş. Düşünür bir pozisyona sahip olması ise keşif yolculuğunun yalnızca fiziksel değil, ruhsal bir yolculuk olduğunu gösteriyor.
Modern sanata henüz doymadım diyorsanız Piri uygulamamızdaki “Modern Sanata Yolculuk” adlı içeriğimize ücretsiz bir şekilde ulaşabileceğinizi hatırlatalım!
Bir müze severek olarak “Mutlaka Gitmeniz Gereken 10 Sanat Müzesi” içeriğimize de göz atabilirsiniz 😊