Aydın “antik kentler diyarı” olarak anıldığını daha önce duymuşsunuzdur. Büyük Menderes Nehri kıvrıla kıvrıla akarken bolluk, bereket getirmiş bu topraklara. Su, yaşam demek! Hepimiz için, her zaman… Bu yüzden sayısız kent kurulmuş, kesintisiz bir yaşam olmuş bu topraklarda. Günümüzde ise gezginleri Afrodisias’tan tutun ilk ağıtın yazıldığı Tralleis Antik Kenti’ne kadar ciddi bir antik kent hazinesi bekliyor. Her köşesi tarih, her köşesi hikaye dolu bu şehirde anlatılacak yer çok. O zaman gelin Aydın’da gezilecek yerlere bir göz atalım.
Yazıya başlamadan önce hatırlatalım: Aydın’ı adım adım kişisel ve dijital tur rehberinizle gezmek için Piri Guide mobil uygulamasını indirmeyi unutmayın! Bu turumuz EnerjiSa Üretim katkılarıyla herkese ücretsiz.😊
Aydın Nerede?
Aydın, Türkiye’nin batısında, Ege Bölgesi’nde yer alıyor. Tarihi zenginlikleri, doğal güzellikleri ve sıcak iklimiyle öne çıkan bir şehir. Ege Denizi kıyısında konumlanmış olan Aydın, tarihi M.Ö. 3000’lere kadar uzanan köklü bir geçmişe sahip. Günümüzde, şehir hem tarihi mirasını koruyarak ziyaretçilere sunuyor, hem de modern altyapısıyla konforlu bir seyahat deneyimi sunuyor. Eşsiz plajları, leziz mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla Aydın, hem kültürel bir keşif yapmak isteyenler hem de doğal güzelliklerin tadını çıkarmak isteyenler için ideal.
Aydın’a Ne Zaman Gidilir?
Genel olarak, ilkbahar ve sonbahar ayları, Aydın’ı ziyaret etmek için ideal. Nisan-Mayıs ve Eylül-Ekim ayları arasında hava ılıman bir hal alır. Bu dönemde sıcaklık katlanabilir seviyelerde ve yoğun yaz turist kalabalıkları henüz başlamamış oluyor. Yaz Aydın’ın en popüler zamanları, ancak özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında sıcaklık yüksek seviyelere çıkabilir. Plaj keyfi yapmak isteyenler için bu dönem ideal olsa da, kalabalık plajları ve sıcak hava koşulları göz önünde bulundurulmalıdır.
Aydın Gezilecek Yerler
Aydın’da mutlaka görmeniz gereken yerleri altta listeledik. Ancak çok daha fazlasını Piri mobil uygulamasında bulabileceğinizi hatırlatmış olalım. Piri mobil uygulaması, size Aydın için en güzel rotaları sunuyor, konumunuzu algılıyor ve neredeyseniz oranın hikayesini otomatik anlatmaya başlıyor. Size sadece kulaklığınızı takmak ve rotayı takip etmek kalıyor. Tamamen sizin keyfinize ve hızınıza göre hareket eden kişisel mobil tur rehberinizi indirmeden Aydın’ı gezmeye başlamayın! 😊
Apollon Tapınağı
Tarihsel veriler, bulunduğumuz bu alanın milattan önce yedinci, sekizinci yüzyıllardan beri “kehanet merkezi” olarak anıldığını göstermiş. Evet, biz şu anda o üçüncü tapınağa bakıyoruz. Burası yalnızca Anadolu’nun değil tüüm antik dünyanın en büyük tapınaklarından biri. Ama biliyor musunuz, bu tapınak hiçbir zaman tamamlanamamış! İnşası yüzyıllarca sürmüş. Öylesine büyük bir işe kalkışmış ki tapınağı inşaa eden Miletliler, inşaat masraflarını karşılayamaz olmuşlar.
Tapınağın ilk yaşayanları Brankhos rahipleriymiş ve hepsi erkekmiş. Bu rahipler kendilerine sorulan soruları tanrılara iletir ve onlardan bir cevap alırmış. Kaynaklara göre, bu cevaplar tanrının ağzından olacak şekilde yazıya geçirilirmiş. Brankhos rahipleri, Pers saldırıları sırasında tapınağı terk ederek başka kentlere göç etmişler. Üçüncü tapınağın inşası başladığında artık tapınağın kahinleri kadınlarmış. Kehanetler de artık tanrının ağzından yazılmıyormuş. “Tanrı dedi ki/ der ki” diye başlayan metinler yazılıyormuş. Söylenene göre, bu kehanetler hep ucu açık cümlelerden oluşuyormuş. Cevaplar birden fazla anlama gelebilecek şekilde, detaylandırılmadan yazıya aktarılıyormuş.
Nysa Antik Kenti
Nysa Antik kenti mitolojide Dionysos’un büyüdüğü yer olarak geçiyor. Mitolojiye göre Dionysos, Zeus ve Semele’nin oğlu. Semele, Dionysos’a hamileyken ölmüş. Ölümüne sebep olan kişi, Zeus’un eşi Hera’dan başkası değilmiş. Zeus, hemen oğlunu annesinin karnından alıp kendi baldırına yerleştirmiş. Bir süre sonra Dionysos, babasının baldırından “bir kez daha” doğmuş.
Kendisini aldatan eşinden intikam almak isteyen Hera, Dionysos’u da ortadan kaldırmak için çok uğraşmış. En sonunda Zeus, oğlunu korumak için onu bir keçiye dönüştürmüş ve Nysa Dağı’nın perilerine emanet etmiş. Dionysos, şarabı bu dağlarda dolaşırken bulmuş. Dionysos’un yaşadığı çeşitli maceralarda bir zamanlar Nysa Antik Kenti’nin tiyatrosunu süslermiş. Bu kabartmalardan bazılarının orjinalleri Aydın Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Tralleis Antik Kenti
Kestane Dağları’nın güney eteklerine kurulmuş Tralleis’de söz ve müziğin bir arada kullanıldığı ilk ağıt söylenmiş! 882- 1883 yıllarında İzmir- Aydın Demiryolu inşaatı devam ederken bulunmuş. Ağıt, Seikilos Yazıtı’nın üzerindeymiş. Yazıt, o güne kadar tespit edilebilen en eski notalı şarkı sözünü gösteriyormuş. Söylenene göre Seikilos’un mezar taşına kazınan bu ağıt karısı Euterpe (Evterpe)’ye aitmiş. Sütunun alt kısmı şu an kırık. Bununla ilgili dikkat çekici bir iddia var. Purser’ın eşi sütunun altını “saksı altlığı” yapmış diyorlar. İşte bu yüzden ağıtın son satırı yokmuş. Yazıt günümüzde Danimarka Milli Müzesi’nde sergileniyor.
Amasyalı coğrafyacı ve tarihçi Strabon “Antik Anadolu Coğrafyası” adlı kitabında Tralleis’ten bahsetmiş. Dediğine göre, Tralleis’i Traller ve Argoslular kurmuş. Bunlar Trakyalı bir kavimmiş. Tralleis kenti adını, Trakyalı bir asker olan Tralles’ten almış.
Afrodisias Antik Kenti
Eskiden burada küçük Afrodisias’ın topraklarında bir tarım topluluğu yaşarmış. Topluluğun adı Nineuda’ymış. O dönemde kentte, kökenini Mezopotamyalı güzellik ve aşk tanrıçası İştar’dan alan bir tanrıça kültü hakimmiş. Bu doğulu tanrıça, zamanla yerini Batı’daki özdeşi Afrodit’e bırakmış. Kentteki Afrodit betimleri ise Rönesans döneminde ünlü ressam Botticelli tarafından resmedilenlere pek benzemiyor. Afrodit uzun giysiler içinde, başında da bir örtüyle betimlenmiş. Kendine has birtakım özellikleri olduğundan kaynaklarda Afrodit olarak değil, “Afrodisias Afroditi” olarak anılıyor.
Afrodisias, çok kaliteli mermerlerin çıktığı büyük mermer ocaklarının çok yakınında yer alıyor. Büyüyüp gelişmesinde, güçlenmesinde en önemli rolü de bu mermerlerle yapılan heykellerin ticareti oynamış. Bir zamanlar bir heykel okulu bulunurmuş kentte. Şehir, öğrencilerin sergi salonu gibiymiş. Sebasteion’un stoalarını süsleyen yüksek kabartmaları hatırlayın. Şehirdeki kabartma ve heykeller, buradan, bu atölyeden çıkmışlar. Alanda ele geçen hatalı heykel parçalarının da henüz eğitimin başında olan öğrencilerin işleri olduğu tahmin ediliyor.
Arpaz Kalesi
Arpaz Kalesi, bir konağı, onun müştemilatını, ahırları ve kuleyi kapsayan, etrafı surlarla çevrili büyük bir yapı kompleksi. Kale olarak da anılıyor. Kompleks, Aydın’In köklü ailelerinden olan Arpazlara ait.
Mimarisiyle hem köşkle hem de civardaki diğer yapılarla tezat oluşturan kule, 19. yüzyılın başında aile fertlerinden Hacı Hasan Bey tarafından yaptırılmış. Anlatılana göre, Hacı Hasan Bey çıkan bir isyanı bastıramamış ve Rodos’a sürgün edilmiş. Kimi kaynağa göre Hasan Bey sürgün edilmemiş, kaçmış. Aydın’a dönerken yanında Rodoslu taş ustaları getirmiş. Kuleyi Rodos’tan gelen ustalar inşa etmiş. Mimarisinin, Anadolu’dan çok Avrupa mimarisine benzemesinin sebebi buymuş. Kulede – özellikle de kapısının üzerinde- barok etkiler görmek mümkün.
Antik kentler ilginizi çekiyorsa Hierapolis & Pamukkale gezi yazımıza da bakmak isteyebilirsiniz.