Almanya’nın güney batısındaki Baden-Württemberg eyaletinin görülmeye değer sayısız şehir ve kasabası arasında belki de en masalsı olanı Heidelberg. Neckar nehrinin ikiye ayırdığı vadiye kurulmuş şehir, adım attığınız her noktadan bir başka güzel görünüyor. Her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilen ve gelen tüm ziyaretçilerini büyüleyen Heidelberg, Almanya’nın en romantik kenti olarak da ün salmış. Bir öğrenci şehri de diyebileceğimiz, küçük, sevimli ve güvenli bir şehir.
Heidelberg’de nereler gezilmeli?
Heidelberg’e trenle vardığımızı düşünerek ilk durak kafe ve restoranlarla, alışveriş imkanlarıyla dolu Hauptstraße’den geçerek Altstadt (Eski Şehir) olabilir. Burada eski binaları, şehrin tarihi dokusu ve ruhunu gözlemleyebilir, yolculuk sonrası şehri gezmeye başlamadan burada bulunan restoran ve kafelerden birinde güzel bir kahve arası verebilirsiniz.
Şehre gelenlerin Altstadt ve Hauptstraße’den geçtikten sonra ilk varış noktası vadinin içine, yeşilliklere gömülmüş Schloss Heidelberg (Heidelberg Kalesi). Yüzlerce basamak merdivenin sonunda ulaşılan kale sunduğu şehir panoramasıyla tırmanılan her bir basamağa değiyor. Şehir tüm sokakları, evleri, tarihi binaları, kiliseleri, Neckar Nehri ve nehrin iki yakasına kurulmuş olan Heidelberg’i birleştiren köprüleri ile sanki avcunuzun içinde gibi göz kamaştırıcı manzara karşısında saatler geçirmemek elde değil. Eminim ki onlarca fotoğraf çekmeden, tüm bu görüntüleri kalıcı hale getirmeden buradan ayrılmak istemeyeceksiniz. Şehri onlarca metre yukarıdan izleme olanağının yanı sıra, Schloss Heidelberg, göz kamaştırıcı tarihi dokusu ve yemyeşil bir çevre ve 80 metre yüksekliğin verdiği ilk andan itibaren ciğerlerinizde hissettiğiniz temiz havasıyla bir piknik molası için harika bir mekan seçeneği.
Buradan şehri izlemeye doyduktan sonra tekrar şehrin içine inip bu güzellikleri bir de yakından görüyoruz. İçinin bembeyaz tasarımıyla dikkat ceken Jesuitenkirche’yi, şehrin belki de en ünlü kilisesi olan Heiliggeistkirche’yi (Kutsal Ruh Kilisesi), Almanya’nın ilk ve Avrupa’nın en eski beşinci üniversitesi olma ünvanına sahip Heidelberg üniversitesinin binalarını ve üniversitenin kütüphanesini görmek için yola koyuluyoruz.
Tam adı Heidelberg Ruprecht Karls Üniversitesi olan ve 1386’da kurulan bu üniversite sadece Almanya’nın en eski üniversitesi değil aynı zamanda yaşına yakışır derecede prestijli bir üniversite. Birçok Nobel ödüllü bilim insanının yanı sıra sayısız sanatçı, felsefeci, siyasetçi ve edebiyatçının da yolu geçmiş Heidelberg Üniversitesi’nden. Bazılarını sayacak olursak, ünlü Alman sosyolog Max Weber, hepimizin lise yıllarındaki kimya derslerinden adını hatırlayacağımız periyodik tablonun mimarı Dmitri Mendeleev, romantik dönemin Alman bestecilerinden Robert Schumann ve dünyaca tanınan nice isimler. Üniversitenin kendisi gibi kütüphanesi
de tabii ki Almanya’nın en eski üniversite kütüphanesi. Bugün 3.2 milyonu aşkın kitaba ev sahipliği yapan binanın içinin zenginliği kadar dışı da bir mimarlik harikası. Girisin açık ve ücretsiz olduğu kütüphanenin içine de dilerseniz bir göz atabilirsiniz. Daha sonra yolunuzu Heiliggeistkirche’ye çevirebilir ve Almanya’nın en çok ziyaret edilen kiliselerinden birini görebilirsiniz. Oldukça eski olan bu kilise tarih boyunca farklı mezheplere hizmet vermiş ve günümüzde bir Protestan kilisesi.
Tüm bu benzersiz yapıları gördükten sonra rotamızı Neckar nehrinin diğer kıyısına çeviriyoruz. Sehrin iki yakasını birbirine bağlayan ve turistlerin en sevdiği fotograf noktalarindan olan Altebrücke’yi geçmeden odağınızı kısa bir süreliğine manzaradan çekip sizi selamlamak için köprünün başında bekleyen Bronz maymun heykeline merhaba demeyi unutmayın.
Şehrin silüetini bir de Philosophenweg’den (Filozoflar Yolu) bu sefer Schloss Heidelberg ile birlikte izlemek için yönümüzü Schlangenweg’e (Yılan Yolu) çeviriyoruz. Adını yılana benzer şeklinden alan bu yolu çıkması biraz zaman alıcı olsa da zirveye ulaştığınızda karşılaştığınız manzara ile buna değdiğini kesinlikle anlıyorsunuz. Özellikle bahar veya yaz aylarında gittiyseniz alabildiğine yeşil bir örtüyle çevrili Schloss Heidelberg buradan da en az yakından olduğu kadar büyüleyici gözüküyor. Tekrar bizi bekleyen merdivenler bulunuyor ama, bu manzaraya bir kez daha bakmadan Heidelberg’i terk etmek bu büyüleyici ve masalsı şehre büyük bir haksızlık
Heidelberg’e ne zaman gidilir?
Heidelberg bana göre bahar aylarında veya yaz başında görülmeli. Heidelberg Kalesi’ne ve ardından Filozoflar Yolu’na, havanın bunaltmayacağı ama üşütmeyeceği de zamanlar gitmek şehri gezmenizi daha zevkli kılacaktır. Yağmurlu havaları, çok yürüyerek gezilmesi gereken bir şehir olduğundan ben tavsiye etmem. Ancak kış aylarında yolunuz buraya düşerse Noel pazarları ve sıcacık atmosferiyle bambaşka bir deneyim de sunabilir Heidelberg.
Heidelberg’e nasıl gidilir?
Küçük bir şehir olduğundan havalimanı yok, ancak yakınındaki büyük şehirlere uçmayı tabii ki tercih edebilirsiniz. Heidelberg’e en yakın büyük şehirler ise Stuttgart veya Frankfurt’tur. Almanya’nın hemen her yerinde geçerli oldugu gibi geniş tren ağları sayesinde buralardan Heidelberg’e trenle oldukça rahat seyahat edilebilmektedir.
Almanya seyahat planınız varsa kesinlikle atlamamanız gereken bir şehir. Özellikle güney Almanya’ya gidiyorsanız veya Fransa’nın güney doğusuna, Strasbourg gibi şehirlerine gezi planlıyorsanız, listenize Heidelberg’i de eklemeyi, bu masalları andıran şehre bir gününüzü ayırmayı unutmayın. Pişman olmayacağınıza eminim.
Eğer Almanya planlarınız varsa, Berlin gezi yazımız da ilginizi çekebilir.
Çok daha fazlası için kişisel seyahat rehberiniz Piri Guide’ı indirmeyi unutmayın.