AvrupaBelçikaBrüksel

Bir Günde Avrupa’nın başkenti: Brüksel

Avrupa Birliği’nin, NATO’nun ve tabii ki Belçika’nın başkenti, polisiye yazarı Agatha Christie’nin meşhur dedektifi Hercule Poirot’nun, Şirinler’in, Tenten’in, Redkit’in ve daha nice çizgi roman karakterinin memleketi: karşınızda Brüksel.

Göz alıcı mimarisi, leziz çikolataları, waffle’ları, her an rastlayabileceğiniz bina duvarlarını süsleyen karikatürleriyle Brüksel, Avrupa’nın en ilgi çekici başkentlerden.

Zengin kültürel ve tarihi mirasıyla Brüksel, etraflıca gezebilmek için en az üç dört gün ayırmayı hakediyor. Bu yazıda ise yolu Brüksel’den sadece bir gün geçenlerin görmeden ayrılmaması gereken yerlerini anlatıyor olacağım.

Brüksel’e nasıl gidilir?

Brüksel’e direkt havayolu ile gidebilirsiniz, sehirde iki tane havalimanı bulunuyor. Ayrıca Almanya veya Hollanda’dan hatta Lüksemburg’dan bile trenle oldukça rahat ulaşabilirsiniz. Brüksel’e nasıl gidilir sorusuna ufak bir ek olarak Brüksel’den nerelere gidilir sorusunu da eklersek, Belçika’nın en az Brüksel kadar güzel daha küçük şehirlerinden Gent, Brugge, Antwerp öne çıkıyor. Tabii ki Almanya, Hollanda ve Lüksemburg’dan buraya ulaşabildiğiniz gibi Brüksel’den buralara da geçebilirsiniz. Bunun için yaklaşık 2-3 saatlik tren yolculukları yeterli olacaktır.

Brüksel’e ne zaman gidilir?

Mayıs başta olmak üzere bahar ayları veya yaz ayları sıcaklıklar ve yağmur olasılığının daha düşük olması açısından tercih edilebilir. Fakat, kışın noel pazarları ve yeni yıl süslemeleriyle de oldukça büyüleyici olacaktır Brüksel.

Brüksel’de hangi dil konuşuluyor?

Belçika’da üç tane resmi dil konuşuluyor. Bunlar Hollanda’ya yakın kuzey kısımlarda Felemenkçe, Fransa’ya yakın güney kısımlarda Fransızca ve doğusunda ise Almanca. Ayrıca İngilizce bilmeyen birine rastlamanız da çok zor. Brüksel’de ise neredeyse tüm bilgilerin hem Felemenkçe hem de Fransızca yazıldığını göreceksiniz.

Brüksel’de ne yenir?

Waffle’ların tadına bakmadan şehirden ayrılmamak lazım. İki tane waffle seçeneği var, Liege ve Brussels; Liege daha yoğun ve üstü hafif karamelize olmuş bir türken Brussels ise daha hafif. Ben Liege waffle’ını biraz daha sevmiştim ama tabii ki zevk meselesi. Belçika, waffle’larının haricinde patates kızartmaları, çikolataları ve biralarıyla da ünlü. Midye ve yılan balığı içeren yemekler de öne çıkıyor şehirde, eğer denemek isterseniz. Binbir çeşit çikolatalardan da dilerseniz önünden geçtiğiniz her çikolatacıda durup biraz tadabilir ve sevdiklerinize hediyelik bir seçenek olarak değerlendirebilirsiniz.

Brüksel’de bir günde nereler görülür?

İlk durak tabii ki de fransızcasi Ilote Sacre olan ya da felemenkçe Grote Markt olarak da anılan ve aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası olan Grand Place meydanı. Günün erken saatlerinde giderseniz kalabalığın içinde kaybolmadığınız güzel anlar ve fotoğraflar yakalayabilirsiniz. Sonrasında Avrupa’nın başkentinin merkezine ve bu görkemli mimarilere yakışır bir turist akınına uğruyor meydan. İnanılmaz derecede güzel yapılarla donanmış meydanda ilk göze çarpan Brüksel Belediye Binası oluyor. Bu binayı biraz incelediğinizde asimetriyi hemen fark edeceksiniz. Dolaşan söylentilere göre bina tamamlandıktan sonra bunu gören mimarı intihar etmiş. Yine de bina oldukça görkemli ve göz alıcı. Meydandaki diğer önemli bina ise Masion du Roi yani Kral’ın Evi. Buradaki bu iki eser haricindeki evler de bir o kadar güzel ve değerli. Sıradaki durak ise meydana oldukça yakın olan Galeries Royales Saint-Hubert Pasajı. İçine girdiğiniz anda büyüleneceğiniz bu pasajda çikolatacılar, cafeler, restoranlar ve lüks mağazalar bulunuyor.

 

Brüksel’e kadar gelmişken Belçika çikolatalı bir waffle veya patates kızartması molasından sonra Mont de Arts’a devam edip yeşillikler arasından şehre bir de uzaktan bakabilirsiniz. Şehirde yürürken ise etrafa dikkatlice bakmayı ihmal etmeyin çünkü bina duvarlarından birinde her an karşınıza bir karikatür çıkabilir ve sizi çocukluğunuza götürebilir. Meraklıları için bu duvar çizimleri üzerine oluşturulmuş rota ve haritalar da mevcut, kolayca bulabilirsiniz. Bir binanın duvarında kocaman bir Tenten çizimi, veya kafanızı kaldırdığınızda rastgele bir tavanda tüm bir Şirinler köyünün etkileyici bir tasvirini görmeniz çok olası Brüksel’de. Şehirde saklı bir de Şirinler heykeli var.

 

Şehrin bir diğer simgesi ise Mannekin Pis heykeli. Boyut olarak ününün oluşturduğu beklentiden çok küçük gelebilir ilk bakışta. Yıllar boyu sürekli çalındığı asıl yerinde ziyaretçileri karşılayan heykel şu anda orijinali değil, orijinali Masion du Roi yani Kral’in Evi’nde bulunan Brüksel Şehir Müzesinde. Gerçek konumunda sizi bekleyen ise bir kopyası, ama o bile kameralarla izleniyor. Ama Brüksel’e gelip bunu görmemek olmaz. Mannekin Pis’in bir de kız versiyonu yapılmış ve Brüksel’in en meşhur barlarından Delirium’um hemen girişinde insanları karşılıyor Jannekin Pis.

 

Son olarak şehrin biraz dışında olan ama gezilecek yerleri arattığınızda mutlaka karşınıza çıkan şehrin simge yapilarindan olan Atomium’dan bahsedebiliriz. 1958’de Expo 58 icin ( Brussels World’s Fair) inşa edilmis olup bir demir kristalini temsil ediyor 9 tane çelik küresiyle. Bu kürelerin içinde geçici sergiler görebilirsiniz. Göz kamaştırıcı bu sembol yapıyı da görüp veda ediyorum Avrupa’nın göz kamaştıran başkenti Brüksel’e. Tabii ki daha görülecek onlarca yer, gezilecek bir sürü müze, sergi var ancak kısa bir gezi planlıyorsanız ilk etapta yukarıda bahsettiğim yerleri gezmenizi öneririm.

Eğer bu yazı ilginizi çektiyse, Almanya’nın masalları andıran şehri, Heidelberg gezi yazımız da hoşunuza gidebilir.

Çok daha fazlası için kişisel seyahat rehberiniz Piri Guide’ı telefonunuza indirmeyi unutmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir