AvrupaRodos AdasıYunanistan

Rodos Adası Gezi Rehberi: Şövalyeler Adası

12 adaların en büyüğü olan Rodos aynı zamanda en çok turist çeken adalardan da bir tanesi. Şıkır şıkır sokakları, akşamları da hızlı akan hayatı ve pırıl pırıl denizleri ile popülaritesini haylice hakkeden bir ada. Adanın tarihi de çok köklü. Antik zaman sonrasında sırasıyla Araplar ve Cenevizliler tarafından fethedilen ada daha sonrasında St. John Şövalyelerin egemenliğinde şekillenmiş. Adada görebileceğiniz en güzel yapılar da yine bu döneme ait. Aynı zamanda mitoloji ile de harmanlanan bu ada, hikayesi bol, görülecek yeri hiç bitmeyen bir tatil sunuyor. 

Rodos Adası’na nasıl gidilir, gezilecek yerler nelerdir; hepsi bu rehberde! Yazımıza başlamadan önce hatırlatalım: Rodos’u adım adım kişisel ve dijital tur rehberinizle gezmek için Piri Guide mobil uygulamasını indirmeyi unutmayın!

Rodos Adası Nerede?

Rodos Adası Oniki Adalar’ın en büyüğü ve Türkiye’ye yaklaşık olarak 20 kilometre yakınlıkta. En yakın ilimiz ise Marmaris. Rodos aynı zamanda Ege Denizi’nin Bozburun açıklarında bulunuyor.

Rodos Adası’na Nasıl Gidilir?

Rodos adasına ulaşım çok kolay. İster Marmaris ister Bodrum isterseniz de Fethiye’den feribot yoluyla adaya ulaşabiliyorsunuz. En hızlı ulaşım 1 saat ile Marmaris, daha sonra da 1 buçuk saat ile Fethiye’den. Bodrumdan ise yaklaşık 2 buçuk saatte ulaşabiliyorsunuz. Fakat neresi olursa olsun, feribot biletlerinizi önceden almanızı tavsiye ederiz. Özellikle yazın çok popüler bir destinasyon olduğu için biletler hızla tükenebiliyor. Aynı zamanda Atina üzerinden de feribot ile geçebiliyorsunuz. Fakat yolculuk 13 saat ile 20 saat arasında sürebiliyor.

Bunun dışında eğer uçak ile gitmeyi tercih ederseniz Avrupa’nın çoğu yerinden adaya seferler yapılıyor. Eğer Atina’dan uçacaksınız yolculuk yaklaşık 3 saat sürüyor.

Son olarak ‘Rodos Adası kapıda vize uygulamasına dahil mi?’ diye sorarsanız, cevabımız evet!  Vize derdi tasası olmadan rahatça adaya gidebilirsiniz.

Rodos'a Ne Zaman Gidilir?

Rodos Adası’nı ziyaret etmek için en ideal zaman, hava durumu ve adanın sunduğu etkinlikler göz önüne alındığında, bahar ve sonbahar ayları. Nisan ve Haziran ayları arasındaki dönem, adanın en keyifli zamanları. Bu dönemde kalabalıklar azalır ve otel fiyatları da yaz aylarına göre daha uygun olabilir

Eylül ve Ekim ayları da Rodos’u ziyaret etmek için ideal zamanlar. Yazın bunaltıcı sıcaklıklarının yerini daha serin ve keyifli bir hava alır. Deniz suyu hala sıcaktır, bu da yüzmek için de fırsat bulabilirsiniz.

Mitolojide Rodos

Rodos’u çevreleyen en popüler mitolojik hikâye tanrılar ve titanlar arasındaki savaşa dayanır. Efsaneye göre savaşın ardından Zeus diğer tanrı ve tanrıçalar arasında toprakları paylaştırır. Fakat güneş tanrısı Helios o sırada orada değildir ve ona bir toprak vermeyi unutmazlar. Bunun üzerine Helios döndüğünde kendi topraklarını talep eder ve Zeus da denizden çıkan bir sonraki toprak parçasını alabileceğini söyler. Tahmin edersiniz ki bu toprak Rodos adası olur.

Helios, Poseidon’un kızı deniz perisi Rhode’ye âşık olur ve Rodos’ta koruyucu tanrı ve tanrıça olarak birlikte yaşamaya başlarlar. Helios adaya aşkının ismini verir. Böylece günümüz Rodos adası oluşur.

Rodos’un en iyi bilinen efsanelerinden biri de bir zamanlar Mandraki Limanı’nın girişinde bulunan devasa bir bronz heykel. Güneş Tanrısı Helios’a benzetilerek yapılan Rodos Heykeli, Antik Dünyanın Yedi Harikası’ndan biriymiş. Eğer detaylarını merak ediyorsan, detaylarını burada yazdık.

Rodos Adası Gezilecek Yerler

Rodos Eski Şehir

Rodos UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine göre en iyi korunmuş Orta çağ şehirlerinden bir tanesi. Rodos’un kalbi ise Eski Şehir merkezi. Adanın en tursitik bölümü olan Eski Şehir merkezi çeşit çeşit dükkanlarla dolu. Özellikle Hipokrat Meydanı’nda yürüyüp, mutlaka Şövaleler Sokağı’nı görün. Sokağın içerisinde bulunan ‘Büyük Üstadlar Sarayı’da’ ilginizi çekerse mutlaka görmeniz gereken yerler arasında. Burası Akdeniz’in en iyi korunmuş kalelerinden biri ve adanın sembolü.

 

Bir diğer görebileceğiniz yer ise bir zamanlar Krallar Hastanesi olan Rodos Arkeoloji Müzesi. Müzede Helenistik dönemden Erken Hıristiyanlık dönemine kadar uzanan zengin ve çok ilginç bir koleksiyon sergilenmekte.

Lindos

Şirin Lindos köyü, Rodos’un en çekici ve güzel köylerinden biri. Tepesinde yer alan muhteşem ve heybetli akropolün ile de oldukça ilginç bir yer. Köy amfitiyatro şeklinde inşa edilmiş ve çakıl taşlı avluları, dar sokakları ve Bizans, Orta çağ, Arap ve Rodos mimarisinden etkilenmiş beyaz badanalı evleri ile mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri. Eğer denize girmek istiyorsanız köyde bulunan Saint Paul’s plajını tavsiye ederiz.

Lindos Akrapolü

Lindos sokaklarında turladıktan sonra mutlaka Akropolis’i de görün. Özellikle manzarası nefes kesici. Lindos Akropolü’nün tarihi Helenistik döneme kadar uzanıyor. Bir kısmı Şövalyeler tarafından restore edilmiş. Ziyarete değer anıtlarının arasında Athena’ya adanmış 4. yüzyıl tapınağı bulunuyor. Aynı zamanda kalenin dışında eskiden antik bir tiyatro da varmış. Bugün bu tiyatrodan geriye kalan tek şey, oditoryumun bir parçası olan koltuklar. Tiyatronun 1.800 kişilik bir kapasiteye sahip olduğu düşünülüyor.

Akvaryum

Akvaryum Rodos’un en ilginç müzelerinden biri. Şehir merkezine de oldukça yakın. Akdeniz’de yaşayan hayvanlar için bir araştırma merkezi olarak kullanılıyor. Bina ilk olarak 1934-36 yıllarında İtalyan işgali sırasında Biyolojik Araştırma Enstitüsü’ne olarak inşa edilmiştir. Akvaryumun temel amacı Akdeniz’deki canlı türlerini tanıtmak ve korumak. Akvaryum’un içerisinde Akdeniz’de görebileceğiniz çeşitli balıklar ve organizmalar bulunuyor. Deniz kaplumbağaları, yunuslar, köpekbalıkları, foklar, yengeçler ve gibi çeşitli türleri görebiliyorsunuz. Müze dışında burası sıklıkla yakın sulardaki deniz kaplumbağaları ve fokların tedavisi için de kullanılıyor.

Kallithea Kaplıcaları

Antik çağlardan beri Kallithea kaplıcaları tedavi edici güçleriyle ünlüymüş. Artrit, obezite, diyabet gibi çeşitli hastalıklardan mustarip insanlar şifa bulmaya gelirlermiş

Kallithea Kaplıcaları’nın günümüzdeki tesisleri ilk olarak 1929’da İtalyanlar tarafından açılmış ve dünyanın her tarafından çok sayıda hasta ve bilim insanın ilgisini çekmiş. Kaplıcanın mimarisi de oldukça ilginç. Bahçesinde de palmiye ağaçları, çam ağaçları, çeşit çeşit çiçek ve bitkiler de bulunuyor. Kaplıcaların altında kristal termal suya sahip küçük koylar bulunuyor.

Sianna

Biraz daha sessiz ve sakin bir köy arayışındaysanız Sianna tam sizlik. Sianna, yarı dağlık küçük bir köy. Köy, küçük Kiklad tarzı kübik evler, neoklasik konaklar ve modern yapılardan oluşan hoş bir karışıma sahip. Ana cadde boyunca seramik, renkli rustik kilimler, yerel bal ve zeytinyağı gibi çeşitli ürünlerle dolu küçük dükkanlarda gezinebilirsiniz. Özellikle adanın balı çok meşhur, denemeden dönmeyin deriz biz. Köyün 1920 yılında inşa edilen eski zeytin presi, günümüzde yerel zeytinyağı üretimine adanmış bir müze olarak da hizmet veriyor.

Tags:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir