“Tanrı, uzun ve sağlıklı yaşatmak istediği kullarını Datça’ya gönderir.” demiş Yunanlı filozof ve coğrafyacı Strabon. Dediği kadar da var. Datça’nın toprağı, suyu, ilaç gibi geliyor insana. Çam ormanları, badem ağaçları, 50’den fazla bakir koyuyla mini bir cennet desek abartmış olmayız. Doğanın içinde huzurlu yürüyüşler yapıp şehrin gürültüsünden uzaklaşabilirsiniz burada.
Ege ile Akdeniz’in buluştuğu kentte oksijen de çok bol. Hatta bir rivayete göre İspanyol korsanlar gemilerinde cüzzam hastalığına yakalananları Datça yarımadasına bırakırlarmış. Cüzzamlılar burada kaderlerine terk edilirlermiş. Fakat ilginç bir şekilde Datça’nın suyu ve havası onları iyileştiriverirmiş. Bu rivayete ne kadar inanırsınız bilmiyoruz. Ama Datça tatilinizden sonra fiziksel ve ruhsal olarak ne kadar rahatladığınızı göreceksiniz.
Yazıya başlamadan önce hatırlatalım: Datça’yı adım adım kişisel ve dijital tur rehberinizle gezmek için Piri Guide mobil uygulamasını indirmeyi unutmayın! 
Datça Nerede?
Muğla’nın bir ilçesi olan Datça, Marmaris’ten Tekir Burnu’na kadar uzanan 70 kilometrelik bir yarımada. M.Ö. 2000’li yıllarda Karya Uygarlığı’nın bir parçasıymış. Karya, Batı Anadolu’da Menderes Nehri ile Dalaman Çayı arasında yer alıyormuş. Günümüz Datçası ise kuzeyinde Ege Denizi, güneyinde Akdeniz’i bulunduruyor. Datça’da yerleşim yerleri çoğunlukla Akdeniz kıyısının olduğu bölgede iç kısımlara doğru yoğunlaşıyor.
Datça’ya Nasıl Gidilir?
İstanbul ve Ankara’dan hemen hemen her gün Bodrum Havalimanı’na direkt uçuşlar mevcut. Uçuş yaklaşık 2 saat sürüyor. Havaalanından Datça’ya geçmenin en kolay ve en hızlı yolu ise MUTTAŞ feribotlarına binmek. Feribot yolculuğunuzun da 2 saat sürdüğünü söyleyebiliriz. Öte yandan kara yolunu tercih eden gezmenler Marmaris’ten Datça’ya şehir içi otobüslerle geçebilirler. Taksi ve araba kiralama imkânınız da var.
Datça’nın hem Ege hem de Akdeniz tarafında birbirinden güzel koyları var. Bazılarına araçla ulaşabilirsiniz. Ancak bazılarına aracınızı bırakıp patika yollardan yürüyerek ulaşmanız gerek. O nedenle ayakkabı seçiminizi iyi yaptığınızdan emin olun. Kişisel araçla gelmeyenler ise Datça merkezden kalkan günübirlik tekne turlarına katılabilirler.
Datça’ya Ne Zaman Gidilir?
Datça’nın meşhur koyları ve kristali andıran suları, her sene farklı şehirlerden gezginleri çekmeyi başarıyor. İnsan buraya gelince korna seslerini unutuyor. Sadece Datça’yı dinlemek, Datça’yı yaşamak istiyor. O yüzden Datça’ya geliyorsanız sıcak veya ılık havalarda geldiğinizden emin olun. Gezip göreceğiniz çoğu yer dış mekânda olduğu için değil, Datça sokaklarını ve havasını en güzel açık havada deneyimleyebileceğiniz için böyle söylüyoruz.
🍃 Kentte esen yaz meltemleri sıcak havayı alıp götürdüğünden Haziran-Ağustos’ta gelseniz bile çok bunalmazsınız. Fakat bu aylarda koylar ve sahiller biraz kalabalık. Bu durum sessizlik arayanların çok hoşuna gitmeyebilir. Ona da bir çözüm var: Mayıs ve Eylül zamanı gelin. Çünkü tam da o dönemler havalar ılık oluyor ve kenti apayrı bir dinginlik sarıyor.
Datça Gezilecek Yerler
“Beni kuzum Datça’ya gömün
Geçin Ankara’yı İstanbul’u..”
Bu satırlar Can Yücel’in, daha doğrusu Can Baba’nın Datça adlı şiirinden. Böyle vasiyet etmiş kendisi, bir gün olur da göçüp gidersem bu dünyadan Datça’ya gömün beni demiş. Öyle de olmuş, ünlü şair Can Yücel’in mezarı şu anda Datça’da. İşte o da geçmiş bu sokaklardan, o yüzden anlatacak çok şeyi var Datça’nın size.
Datça’da mutlaka görmeniz gereken yerleri altta listeledik. Ancak çok daha fazlasını Piri mobil uygulamasında bulabileceğinizi hatırlatmış olalım. Piri mobil uygulaması, size Datça için en güzel rotaları sunuyor, konumunuzu algılıyor ve neredeyseniz oranın hikayesini otomatik anlatmaya başlıyor. Size sadece kulaklığınızı takmak ve rotayı takip etmek kalıyor. Tamamen sizin keyfinize ve hızınıza göre hareket eden kişisel mobil tur rehberinizi indirmeden Datça’yı gezmeye başlamayın!
Kızlan Tarihi Yel Değirmeni
Datça rüzgârıyla tanışmaya hazır mısınız?
Bazen sıcak günde bunalmışken eser, oh çekersiniz. Bazense iki kulaç arasında gelir sizi bulur, genziniz tuzlu suyla dolar. Datçalılar, geçmişte bu meşhur rüzgârı buğday öğütmek için kullanmış. Şimdilerde Kızlan Köyü’nde rastlayacağınız, yan yana sıralanmış bu 6 yel değirmeninden bir tanesi kafe. Diğerleri ise şahıslara ait ve bir tanesi ev olarak kullanılıyor. Tepedeki bu değirmenler, 1900’lerin başında hali vakti yerinde Rumlar tarafından inşa ettirilmiş. Lozan Antlaşması ile nüfus mübadelesi olunca Yunanistan’a göç etmişler. Arkalarında da bu harika taş değirmenleri bırakmışlar.
Şarap Severlerin Dikkatine!
Datça Şarapçılık, burada bir tesis kurmuş durumda. Yel değirmenlerinden esinlenerek yapılmış ve Kızlan Köyü’ndeki şarap bağlarının hemen yanında yer alıyor. Terasında gün batımını izlemek ve Datça bağlarının üzümlerinden yapılmış yerel şarapları tatmak için harika bir nokta.
Eski Datça
Parke taşlı ve begonvilli sokaklarında huzur bulacağınız bir yer Eski Datça. Sanki gizli kalmış bir hazine. Bahçeli, tek katlı ve renkli evleri görünce insanın her şeyi bırakıp buraya yerleşesi geliyor. Can Yücel’e hak veriyoruz biz de. Suyu ayrı, havası ayrı güzel bu kentin. Eski Datça’ya vardığınızda Datçalıların elinden çıkmış yöresel ürünlere ve el işleri satılan tezgahlara mutlaka uğrayın. Gelmişken Çarşı Sokak’ta Tekin Usta’nın %100 keçi sütüyle hazırladığı dondurmasını tatmayı unutmayın! 🍨 Can Yücel’in eşiyle birlikte yaşadığı, şiir dolu Can Yücel Sokağı’na da girmenizi öneriyoruz.
Orhan’ın Yeri
İşte şimdi Can Yücel’in mekânı diyebileceğimiz Orhan’ın Yeri’ndeyiz!
Orhan’ın yeri, bir başka adıyla Karya Çay Bahçesi çatısından sarkan asma dallarıyla karşılıyor tüm gezginleri. Kendisi mavi çerçeveli pencereleriyle tam bir köy kahvesi. İçeri girip bir Türk kahvesi söyleyebilir, yanına da buz gibi Datça bademli gazozu alabilirsiniz. İşletmenin sahibi Orhan Karadağlı, eski Datça muhtarıymış. Ayak üstü konuştuğu Yücel’le kısa sürede dost olmuş. Datça’yı bir aile dostuyla ziyarete gelen Can Yücel “Ben burayı çok sevdim muhtar. Beni Datçalı yap” deyince Karadağlı da Datçalı yapmış Yücel’i.
Can Yücel taşındıktan sonra her gün buraya, Orhan’ın Yeri’ne gelirmiş, şiirlerini bu masalarda yazarmış. Orhan Karadağlı, dostunu kaybedince anısını yaşatmak istemiş. İçeriye girdiğinizde Can Yücel’e özel ayrılmış bir köşe göreceksiniz. Burada ünlü şairin şiirleri, fotoğrafları, son içkisini içtiği şişe ile bardak var.
UKKSA
Knidos yolunda karşınıza çıkacak UKKSA (Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi) doğa ve sanatın buluştuğu muazzam bir alan. Adeta ormanın içinde gizlenmiş bir müze. Eserlerin arasında yürüyebilir veya yolun sonundaki amfi tiyatro merdivenlerinde oturup biraz soluklanabilirsiniz. Akademide yıl boyunca seminerler, söyleşiler ve sergiler oluyor. Belki geziniz sırasında denk gelirsiniz.
UKKSA’nın kuruluş hikâyesi bile biraz Can Yücel’e uzanıyor. Akademinin kurucusu Nevzat Metin, Can Yücel’in Datça’ya birlikte geldiği aile dostu. Nevzat Bey, Türkiye’nin en önemli sanat galericilerinden birisi. Tam bir sanat âşığı kendisi. Genç sanatçıların yolunu açmak için tüm varlığını ve birikimini yatırarak UKKSA’yı kurmuş. Şu anda Türkiye ve dünyanın birçok yerinden gelen sanatçıların buluşma noktası burası.
Knidos Antik Kenti: Dionysos Tapınağı ve Küçük Tiyatro
Dionysos Tapınağı, Antik Dönemde Dionysos kültürünün Datça’da hâkim olduğunu gösteriyor. Dionysos, Zeus’un fâni sevgilisi Semele’den olma çocuğu. Şarap tanrısı Dionysos, diğer tanrıların aksine Olimpos Dağı’nda oturmamış, halkın arasına karışmış. Şarabı keşfedince de onu insanlıkla paylaşmış. Bir doğa tanrısı olduğundan sonbaharda ve ilkbaharda onun adına şenlikler düzenlenirmiş. Bu şenlikler sayesinde tiyatronun ilk tohumları atılmış. O nedenle Dionysos tapınaklarının yanına tiyatro kurulması tesadüfi bir şey değilmiş.
Knidos Antik Kenti’ne gelmişken Apollon Tapınağı ile Afrodit Tapınağı’nı görmeden gitmeyin. Onların da hikâyelerini dinlemek isterseniz Piri mobil uygulamasını indirerek Datça sesli turumuzu dinleyebilirsiniz!
Datça geziniz sonlandıysa Köyceğiz gezi rehberimizle Muğla’nın başka güzelliklerini keşfetmeye başlayın! 😊
